Ben bu kitabı okuyalı epeyce uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen, beni etkileyen kitaplardan biriydi.
Bu kitapta, aşağı yukarı aynı dönemde İstanbul Üniversitesi’nde okuyan babamın bana anlattıklarını buldum. Belki de onun için çok sevdim yazılanları. Tarihi okur gibi anılarını ve anlattıklarını okudum.
Bulunduğu çağa yaşadıklarına baş kaldıran bir kadın var karşımızda ve aydınlık bir kişiliğe sahip. Etrafındaki herkes için bir kılavuz olmayı becerebilmiş bir kadın, akademisyen, yazar ve hepsinden önemlisi entelektüel bir kişilik...
Mine Urgan dinozorluğunu ise şöyle tanımlıyor kitabında: “Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali, köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ, toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ, inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım? Tam tersine baş kaldırırım, direnirim böyle bir çağa karşı. Bu yüzden dinozorlukla suçlanmam da vız gelir bana. Çünkü ben dinozoru tarih öncesi çağların nesli tükenmiş bir hayvanı olarak değil; geçmişin doğruluğu kanıtlanmış ve yadsınamaz değerlerini yeni sentezler yaparak geleceğe taşımayı amaçlayan bir yaratık olarak tanımlıyor, dinozorluğumla övünüyorum.”
Kitap, çoğunlukla yazarın anılarından oluşuyor ve çok ilginç anılar var. Anıları, yazarın çocukluğundan yaşlılığına kadar geçen bir zaman dilimini kapsıyor.
Başka bir yerde okuyamayacağımız ya da duyamayacağımız olaylar ve kişiler anlatılıyor.
Öğretmenlik mesleğini çok severek yaptığı için, kendini hiç çalışmamış olarak hissetmiş ve devletten her ay maaş almasını da bir anlam verememesini de çok güzel anlatmıştır.
Keyifle okunan bir kitaptır.
Ben beğenmiştim, tavsiye ederim…
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net