Bu romanı yıllar öncesinde çok gençken okumuştum. Hatırladığım kadarıyla da beni etkileyen bir kitaptı Buddenbrook'lar.
Yıllar sonra yeniden almayı ve okumayı düşündüğüm sıralarda kuzenimin kütüphanesinde tekrar kavuştum o kitaba. Altın Klasikler tarafından basılmış, iki cilt, üzerinde ayrıca kuşe baskılı kapağı olan 1969 yılında basılmış biraz da tarihi bir kitap ve kitapta şöyle bir not var: "Almanca aslından hiç kısaltma yapılmadan dilimize çevrilmiştir." Bence bu bir ayrıntı değil, o kadar önemli ki artık çevirmene göre kitap alma dönemine geldik sanırım.
Tam iki cilt boyunca (yaklaşık olarak 850 sayfa) o aileye konuk oldum. İnce bir edebi işçilik yapmış Thomas Mann. 19. yüzyılda geçen romanda yaklaşık 100 yıllık geçmişi olan bir aileyle birlikte toplumsal gelişmeleri izliyoruz. Konsolos (o devirde Almanya'daki bazı tüccar ailelere verilen bir san) Buddenbrook ailesinin gözünden yüzyılın gelişmelerini, ticareti, tüccarlığı ve çocuklarının yaşantısıyla birlikte burjuvazinin yavaş yavaş çökmesini görüyoruz.
Babasının ölümünden sonra tüm ailenin yükünü çekmeye çalışan ağır başlı Thomas, onun biraz çılgın ve vurdumduymaz erkek kardeşi Christian, burjuvaziye ve aile geleneklerine son derece bağlı ve zaman zaman kardeşi Thomas'a da yön veren kız kardeşleri Tony.
Çok gençliğinde beğendiği hatta kendi bile tam anlayamasa da aşık olduğu ve ailelerine uymaz diye düşünerek reddetmek zorunda kaldığı doktorluk öğrencisi sevgilisinden vaz geçmesi. Daha sonra yaşadığı iki mutsuz evliliğin onun üzerinde yarattığı etki ve her iki evlilik sonrasında sığınılacak tek yer olarak baba evini görerek oraya dönüş yapması. Ailesinin de çok zengin olması nedeniyle hayatı boyunca rahat yaşamış anneleri Buddenbrook...
Aile üyelerinin rahat yaşamalarına kucak açan ünlü evleri... Thomas, vaktiyle erkek kardeşi Christian'ın sanatla ilgisi ile hep dalga geçmesine rağmen, eşi Gerda'nın çaldığı kemanla büyülenebilen bir karakter... Gerda'da zengin bir ailenin kızı ve o da hayatı boyunca rahat yaşamış bir kadın. Hatta o devirlerde Wagner'in müzik alanında getirdiği yenilikleri benimseyen ve müziğinde onları benimseyen çok güzel bir kadın.
Biz romana ailenin en şaşaalı dönemleriyle başlarız ve yavaş yavaş çalkantılı dönemlerine doğru yol alırız. Dört kuşağı anlatan Thomas Mann, zarif ve ince dokunuşlar ile kuşaklar arası yaşantılar arasında geçişler yaparken, bizleri daha da meraklandırmaktadır.
Kendisini sıradan bir tüccar ailesi olarak tanımlayan Thomas, en büyük hayal kırıklığını kendi oğlunun müziğe merakında ve işlerine hiç ilgi duymamasıyla yaşar. Hanno, Thomas'ın oğlu, babasına hiç benzemeyen, bambaşka hayalleri olan bir çocuktur.
Anneleri Bayan Buddenbrook öldükten sonra, Tony'nin sığındığı ve çok değer verdiği evleri satılır ve o evin gidişiyle Tony için güvendiği tek yer yok olmuş gibidir. Her zaman ailesinin ismi ve kendisine sağladıklarıyla övünç duyan Tony, kardeşi Christian ile aileden geriye kalanlar olurlar. Kendisi, kızı ve torunu yaklaşık yüz yıllık geçmiş olan ailenin son temsilcileri olarak, çöküşü yaşamışlardır.
Kardeşi Thomas ve kısa bir süre sonra da Hanno'nun kaybından sonra Tony;
"Kardeşim Tom, babam, dedem ve ötekiler, hepiniz! Nerelere gittiniz? Hiç birisini bir daha göremiyoruz. Ah ne sert ve ne acı...!"
diyerek büyük üzüntüsünü dile getirmektedir.
Ben çok zevk alarak okudum. Bu kitapta anlatılan ailenin Thomas Mann'in kendi ailesi olduğunu söyleyenler de var. Ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum ama bu müthiş yazarın, henüz 25 yaşındayken yazdığı ilk romanının bu kadar başarılı olması da onun nasıl bir edebi kişilik olduğunu sanırım bizlere anlatmaktadır.
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net