(Bu hikayeye katkılarından dolayı, Hüsamettin Eren'e teşekkürler...)
-Kız ne esneyip durursun, yüzüme karşı?
-Ne bileyim ninem, nazara geldim herhalde…
-Çocuğum, nazara karşı sirkeyle yıkanmak gerekir, ben sana hep demez miyim?
-Aman ninem ya, sen de… Hepsine de bir şey uydurursun.
-Sen dediklerimi yapmazsan, neler olacak görürsün…
-Ne olacakmış acaba?
-Bufo gelir, Allah muhafaza Bufo…
-Aman bu Bufo da yani…
-Ay tövbe de, tövbe kız! Çabuk, bak şimdi çarpılacak. Allah korusun… Bufo, gözünü seveyim sen onu affet Bufo, genç o, bilmez bir şey…
Babamın ninesinin her gün bize anlattığı binlerce hurafeden sadece biriydi Bufo. Gece uyuyamazsak, Bufo gelir, yaramazlık yaparsak, Bufo gelir, yemeğimizi bitirmezsek Bufo gelirdi. Bize anlat nine derdik, Bufo nasıl biri, hemen başlardı:
-Bufo’ nun kocaman gözleri var. Böyle yeşil, ateşler saçar, istedikleri yapılmazsa, gelir bizi çarpar, aramızdan birini alır götürür. Çok fenadır Bufo… Sakın onu kızdırmayın çocuklarım.
-Nine, Bufo şimdiye kadar kimi götürdü peki?
-Sus kız, sus, tövbe tövbe… Şimdi duyarsa seni alır teee arşa kadar çıkarır, oradan aşağıya atar da kafan gözün parçalanır.
Çocukluğumuzda ne kadar etkilerdi bu hikayeleri bizleri. Yalnız odada yatamaz, yalnız tuvalete bile gidemezdik. Ninem, anlatır da anlatırdı Bufo’ nun maceralarını. Artık bizden biri gibi olmuştu. Bufo çok uzun boyluydu, ağzı da büyüktü, hatta kuyruğu bile vardı. Elleri büyük, ayakları da perdeliydi. Ninem her gün bir özellik daha katarak anlatırdı. Bir gün anlatırken rengi siyah olurdu, bir gün anlatırken de kırmızı.
“Nine bu siyah değil miydi?” diye sorardık:
-O her zaman aynı renkte olur mu hiç? O renk değiştirir, her şeyi yapar o… Allah karşınıza çıkarmasın. Aman ha… Bak eşikte de durmayın sakın, Bufo gelir kapar sizi.
Artık büyümüştük, Bufo bizi etkileyemiyordu. Korkularımız da geçmiş gitmişti ama ninem yine de Bufo’yu hayatımızdan çıkartmamaya yeminliydi sanki. Bir sabah daha gün tam olarak ışımadan, uykumun en güzel yerinde ninem koca bastonuyla dürterek uyandırdı beni:
-Seher, kalk çabuk kalk, Bufo gelmeden bahçedeki ağaca çapıt bağlayacağız.
-Offf ninem ya, bu da nerden çıktı şimdi?
-Uykumda gördüm onu, bizden çaput istiyor. Haaa, bir de biraz ekmek bırakacağız ağacın dibine.
-Amann nine ya, hiç kalkamam…
Öyle bir mahzun, öyle bir üzüntüyle baktı ki yüzüme, edemedim kalktım. İş bitip de yatağıma tekrar yattığımda artık Bufo’ ya kızmaya başlamıştım. Bizim ailede de onun maceraları giderek çoğalmıştı. Ninem her gün Bufo’dan yeni yeni haberler anlatıyordu bize.
-Çocuklar, Bufo var ya, bugün ne dedi bilir misiniz? Sakın sakız çiğnemeyin geceleri. Gece sakız çiğnemek ölü eti yemek gibiymiş…
Bir başka gün, başka bir hurafe anlatıyordu. İşin kötü yanı, bunların uydurma olduğuna da inandıramıyorduk onu. Gençliğinden beri bildiği, köyden, büyüklerinden öğrendiği ne varsa hepsini Bufo’ya mal edip anlatıyordu.
-Bufo dedi ki bugün kimse evden çıkmasın, bugün uğursuzmuş, kaza bela gelirmiş başınıza…
-Bufo dedi ki bugün kimse banyo yapmasın, su onları çarparmış, ağzı burnu bir yana gidermiş…
-Bufo dedi ki bugün baykuş ötecekmiş, o ötünce de öttüğü evden bir ölü çıkarmış. Kimse ölmesin diye sokaktaki beş fakiri doyurmak gerekirmiş…
Bufo aşağı, Bufo yukarı, ninem artık bizi iyice çıldırtmaya başlamıştı. Adımımı atsam, “Neden sağ ayağın ile adımını atmadın, Bufo kızacak,” sol elimle yemek yesem, “Bufo kızacak,” derken bir gün sabrımın sonuna gelmiş olmalıydım dayanamadım ve bağırdım:
-Yeter ninem ya, yeter, şimdi başlayacağım Bufo’ya…
-Deme öyle kızcağızım, deme öyle, Bufo alınır… Küser sonra, hiçbir işimiz rast gelmez, küstürme onu…
-Ninem, Bufo taaa Makedonya’ dan seninle mi geldi? Başkasına neden görünmez?
-A be çocuğum, eskiden beri o bana olacak her bir şeyleri söyler, başkasına görünmez, bir beni sever…
-Bu Bufo hiç iyi şeyler söylemez mi, hep garabet, hep kötülük, sıktı valla beni.
-Sus, sus! Şimdi gelip kızacak, kocaman açacak ağzını, yok edecek seni. Sus, sus, ne olur sus!
O kadar üzülüyordu, o kadar gerçekti ki onun için, neredeyse bütün ev Bufo’dan özür dileyecek hale geliyorduk. Aksi takdirde uyuyamıyordu. Sabahlara kadar Bufo kızmasın bize küsmesin diye ne dualar ediyordu. Hem kızıyordum, hem de acıyordum nineme ama Bufo’nun maceralarının da bir türlü sonu gelmiyordu ki…
Ninem bir gün çok hastalanmıştı, ateş nöbet yanıyordu kadıncağız. Sürekli Bufo’yu sayıklıyordu. Artık son günlerini yaşadığına inanmaya başlamıştık, Makedonya’ dan gelen o dağ gibi kadın, yıllara yenik düşmek üzereydi, gözlerini bile açamayacak kadar yorgundu bedeni. Her ne kadar Bufo ile olan ilişkisine kızsak da, hepimiz çok severdik ninemi, renkli bir kişiliği vardı. Masalları, duaları, elinden hiç düşürmediği tespihi, nur yüzü ve saçlarının üzerine örttüğü beyaz namaz baş örtüsü ile, bizim için geçmişten günümüze uzanan bir köprüydü ninem. Kardeşim ve ben, sık sık geçmişte bize anlattığı hurafeleri hatırlayarak, bir yandan da içimiz sızlayarak başını bekliyorduk.
-Abla hatırlıyor musun, ninem bir gün “Gökten bir yıldız kayarsa, birisi ölür,” demişti.
-Yaaa, evet… Sonra da biz gökyüzüne bakarken bir yıldız kayıvermişti de, büyük dedeyi kaybetmiştik. O günden sonra biri ölür korkusuyla günlerce gökyüzüne bakamadım ben.
-Bir gün de hıdrellez günü kısmetimiz açılsın da evlenelim diye, başımızda kilitler açıp, gül ağacının dibine gömmüştü kilitleri.
-Ama bizi evlendirmeyi başaramamıştı ninem. “Kızları bu kadar okutmayacaktın, bak, okuyunca evlenmek istemiyorlar,” diye babama ne kadar kızmıştı…
-Geceleri hiç temizlik yaptırmazdı. Fakirlik getirir derdi. Sıkı mı temizlik yap, yahu ninem, ben çalışıyorum ne zaman yapacağım dedim mi de bir kızardı, “Yatma sabahları kütük gibi, kalk da iş yap, sabah yapılan iş hayırlıdır,” diye…
-Ah canım ya, kardeşimin üzerinden atladımdı da ne kızmıştı bana, çocuğun boyu kısa kalacak diye. O da gerçekten çok uzun boylu olamadı. Yoksa benim yüzümden mi oldu ne dersin?
-Aman Seher ya, saçmalama. Ninemin dediklerinin ne kadar da etkisindesin yani!
-Nar yerken yere düşürürsek, hayat boyu fakir olursunuz…
-Otururken ayaklarınızı sallamayın, ruhlar rahatsız olur aman ha…
-Ay, en çok da gök kuşağının altından geçersen cinsiyetin değişir diye az koşturmadı bizi…
-Ninem benim, ne kadar renkli bir kişilik gerçekten… Bıçak dik durdu mu misafir gelir, yere lokma düştü mü misafir gelir, her şeye bir şey söylerdi. Söylediklerine de inanırdı gerçekten bizlerin de inanmamızı beklerdi.
-Ne garip inançlar değil mi? Hele ki Bufo… Ah Bufo, şimdi de gelse de şu kadıncağızı iyi etse olmaz mı?
Tam bu sözler biter bitmez, ninenin gözleri açıldı, gülümseyerek, “Kızlar, Bufo diyor ki…” demez mi?
-Ninem ne diyor Bufo?
-Tek evlilik yapmış yedi evden birer tutam tuz alacakmışsınız, o tuzları benim başımdan çevirecek ve bahçeye erik ağacının dibine atacakmışsınız, ben o zaman iyileşecekmişim… Sakın yapmamazlık etmeyin e mi? dedikten sonra, yaşlı kadın yeniden gözlerini kapatıp derin bir uykuya daldı.
İki kardeş birbirlerine baktılar. Şimdi Bufo’ nun söylediklerini yapsalar, hurafelere inanmış olacaklar, yapmasalar, nine ölürse vicdan azabı çekecekler. Aşağı tükürseler sakal, yukarı tükürseler bıyık, Bufo yine yapmıştı onlara yapacağını. Şimdi gitmek zamanıydı, o evlerden tuzu almak ve ninenin son söylediklerini yerine getirmek. Tek evlilik yapmış yedi komşunun evlerine giderek, birer tutam tuz alarak, ninenin başında çevirdiler ve bahçedeki erik ağacının dibine attılar. Ninenin başına gelerek,
“Ninem, Bufo’ nun dediklerini yerine getirdik, rahat uyu,” dediler. Nine, dediklerini duymuş gibi, belli belirsiz gülümseyerek, uyumaya devam etti. Sabah tan yeri ağarırken, nine gözlerini açtı, hem ateşi düşmüş, hem de nefes alış verişi düzelmişti. Kızlar uyandıklarında, ninelerini geceye göre çok sağlıklı buldular. Seher heyecanla:
-Ninem, iyi misin?
-İyiyim tabii, Bufo benim iyileşeceğimi haber vermişti zaten.
-Evet ninem, söylemişti. Bizde dediklerini yaptık onun.
-Bak, bir de Bufo’ya kızıyordunuz. Beni sever o, ben size demedim mi?
Seher ve kardeşi o günden sonra, bir daha nineye Bufo aleyhinde hiçbir şey söylemediler. Zaman zaman birbirlerine sessiz bir soruyla baktılar hep. “Acaba Bufo’ nun dediklerini yapmasaydık, ninem iyileşir miydi?” diye…
Bufo, o gün bugündür nesilden nesile ailenin koruyucusu olarak yaşamına devam etti…
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net