Nerede kalmıştık dedem?
En son Kayseri’ ye gelmiştik tayinle ve yeni bir hayat başlamıştı senin için.
O devirdeki Kayseri belediye başkanı Sait Koçak ve eşi eski CHP milletvekillerinden Zarife Koçak ile tanışıyor. Öğretmenliğe başlıyor ama yalnızlık giderek canına tak etmeye başlıyor. Artık 25-26 yaşındadır ve bir evlilik yapmak istiyor.
İstediği tek şey var. Ne güzellik, ne zenginlik isterim, istediğim bir tek şey var. Asil bir kız olsun istiyorum diyor. Diyorlar ki, hoca babanın en küçük kızı var ona bir bahsedelim.
Hoca babanın eşi, büyük anne, daha önceki kızlarını çok kalabalık ailelere vermiş, istiyor ki, bu kızımı bir yiğit bir kilite vereyim.
Babaannem, henüz 13.5 yaşında. O devirlerde öyle. 18 yaşına gelen kız evde kalmış sayılıyor. Dedem onun yaşını bilmeden ve birbirlerini hiç görmeden evleniyorlar. Babaannem derdi ki; "ben o vakte kadar ağaçların dallarında dağ tepe gezer, yaşına göre çok çılgın bir kızdım…"
Birbirlerini hiç görmeden evleniyorlar. Dedem genç bir adam, babaannemse daha çocuk… Diyor ki babaanneme; "eğer seni görmüş olsaydım ve bu kadar küçük olduğunu bilseydim evlenmezdim seninle."
Derken çocukları doğmaya başlıyor. İlk çocukları Nazım Cem, sonra ikinci çocukları Turgut Cengiz ve diğer çocukları,kızları Ayhan, Aysel ve Günsel. Toplam beş çocukları oluyor. Babam ne kadar aklı başında ve ailesini koruyan,kollayan bir çocuksa, amcam o kadar ele avuca sığmaz bir deli fişek. Hepsi de çok akıllı ama Turgut’ un aklı bir başka…Çakmak çakmak bakan gözlerinden zeka fışkıran bir deli çocuk. Hep gözleri ilerde, çabuk öğreniyor, çabuk kavrıyor ve dedem kavrıyor ki, gün gelecek ve bu çocuğunu tutabilmek mümkün olmayacak.
O yıllarda Kayseri’ de güzel bir ortam var. Herkes mutlu, işinde gücünde, hızlı bir kalkınma hamlesi var ve dedem bu kalkınma hamlesinde elbetteki bir cumhuriyet sevdalısı olarak rol almakta.
Güzel günler onlar, dedem babaanneme de yeni alfabeyi öğretiyor ve babaannem, alfabeyi öğrendikten sonra, öğretmenlik yapıyor o yıllarda.
Dedemin çocukları üzerinde etkisi fazla. Özellikle gelişmelerinde, örneğin küçük oğlu Turgut’ tan bir şey istiyor ve oğlu bunu yapmıyor. dedem bunun üzerine kendisine dediğini yapması karşılığı para vereceğini söylüyor. Turgut hevesle bu sefer dediğini yapınca, dedemden ilk hayat dersini alıyor belki de. Diyor ki;
"Seni gidi İngiliz tabiatlı çocuk seni. Hayatta her şey para değildir ve para ile ölçülmez." ile başlayan hayatında unutamadığı bir ders veriyor ona.
Daha sonra ilköğretim müfettişliğine yükseliyor giderek ve Kayseri ile çevresinde sürekli gidip gelmeler. Bir tabancası var o devirde kendisine verilen. Bir gün, bir kış günü, kasabaların birinden dönerken kurtlar sarıyor etrafını ve ateş ederek çok zor kurtuluyor.
Dedemden kurtlar hakkında duyduklarını söylerdi bazen babam ve dedem dermiş ki, kurtlar birbirlerine hiç sırtlarını dönmezler hep yuvarlak halka şeklinde otururlar.
Anılar, anılar bakalım daha sonraki bölümlerde neler anlatabileceğim sizlere…
Yine görüşmek üzere…
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net