Düğmelerin Dünyası

Bu sabah nereden aklıma geldiyse, ben çocukken bir dünya yarattığımız muhteşem düğmeler düşüverdi aklıma. Benim dönemimde yaşayan her çocuk için yaratıcılığın onlarla tavan yaptığı dönemlerdi. Kocaman bir kutuda dururdu hazinemiz. Düğmelerin neden bu kadar özel olduğunu anlayabilmek için o yıllara küçük bir gezinti yapmamız lazım.


Düğmeler o kadar önemliydi, elbiseleri, tayyörleri, mantoları onlar gösterirdi. Elbiseler dikildikten sonra veya dikim esnasında, modeline bağlı olarak terziden alınan sayı ve büyüklüğüne göre düğme temini gerekliydi. Yıllarca Galatasaray’da bulunan Aynalı Pasaj’a gidip de sadece düğme alıp geri döndüğümüzü bilirim. Yani bir düğme alabilmek için bile Galataray’a gitmeyi göze alırdı tüm kadınlar…


Ah o Aynalı Pasaj! İçine girince her yanı saran ışıltılar içindeki sağlı sollu düğmeci dükkanları… Her biri birbirinden güzel ve özel rengarenk düğmeler… Nasıl da zevkle gezerdik. Sedefli, renkli, parıltılı, metal, incili, çoban, spor, abiye ve tüm bu kombinasyonları bir arada bulundurabilen düğmeler… Aynalı Pasaj’da bulunan çoğu dükkan o yıllarda gayrimüslimlerin elindeydi ve dükkana girdiğiniz anda öyle bir karşılarlardı ki sizi, kendinizi kraliçe gibi hissederdiniz. Alt ucu bir düğmeydi alacağınız, ama gördüğünüz itibar, bir dahaki düğme alışverişinizde de bu dükkana gelmenizi sağlardı.


Sadece hazır düğmeler değil, giysinizin kumaşından bastırılan veya diğer düğmelerle birlikte hazırlanan size ve giysinize özel düğmeler. Yani, asla başka birinde göremeyeceğiniz sizin düğmeleriniz…


Düğmelerin yanı sıra giysilerinizin kumaşından yapılan o güzelim kemerler ve muhteşem kemer tokaları. Hepsi sizin daha özel, daha bir başka olmanızı sağlardı. Ne düğmeler alırdık oradan, nasıl beğenerek giyerdik. O güzelliklerden biri düşerse veya kaybolursa, karaları bağlardık, çünkü bir daha aynısını bulamazdık. Hepsini değiştirmek zorunda kalırdık. Pahalı olduklarından olsa gerek, yedek bir düğmeyi o yıllarda pek alamazdık.


Tabii bu güzellikteki düğmelere eşlik eden canım kumaşları da unutmamak lazım. Hacı Resul, Dekor, Rekor gibi mağazalardan alınmış, yünlüyse hamur gibi, ipek veya şifonsa uçucu, ketense elinize aldığınızda kendini hissettiren kumaşlara da ancak Aynalı Pasaj’dan alınan düğmeler yakışırdı.


Düğme alış verişine çıkıp, Galatasaray’dan Taksim’e kadar salına salına yürümek, vitrinlere bakmak, Vakko’nun önünde diğerlerinden biraz daha fazla oyalanmak… Moda neymiş anlamaya çalışmak…


Her eşyanın bir ömrü olduğu gibi, tüm giysilerin de bir ömrü olurdu ve eskiyen giysiler bir ihtiyaç sahibine verilmeden önce, genellikle o güzelim düğmeler mutlaka kesilerek bir kenara ayrılırdı. İşte, yazımın başında bahsettiğim o sihirli düğme kutuları da işte bu düğmelerden oluşurdu. Annelerimiz çok iyi saklarlardı ve bizler, özellikle de kız çocukları yalvar yakar zor alırdık düğme kutusunu. İşte asıl eğlence onu elimize geçirdikten sonra başlardı.


Benim yaşımda olan herkesin hatırlayacağına eminim, bizler için o düğmelerden aileler, arkadaşlar, hatta apartmanlarda yaşayanlar falan oluşurdu. Yani bir nevi koloni kurardık düğmeler dünyasında. Hiç unutmam tavla pulları ile masa, sandalye falan yaparak, düğmeleri birbirine ziyarete götürürdük. Aileler sokaklarda dolaşırlar, parklara giderler, birbirleriyle sohbet ederler. Sadece arkadaşlarımızla değil, yalnızken de muhteşem oyunlar yaratırdık. İçlerinden en güzeli, ailenin en güzel kızı veya gelin olabilirdi. Tavla kutusu onların apartmanı olur ve apartmanın üst ve alt katlarına düğmeler yerleştirilirdi. Bizler, yani o devrin çocukları çok fazla oyuncak sahibi değildik ama yaratıcılığımız sayesinde bir basit düğmeyle bile olağanüstü oyunlar kurabilirdik. Tavla kutusunu düğmeleri düşürmeden hareket ettirerek bazen bir araba gibi veya bir otobüs gibi bile kullanabilirdik. Benim ablam, düğmeleri dizer ve onları öğrencileri olarak kabul eder ve onlara öğretmenlik yaparmış. Saatlerce, hiç bıkmadan, oyun üzerine oyun yaratarak nasıl güzel vakit geçirirdik. Annem bazen düğme kutusunu geri isteyince, yine yalvar yakar olur ve oynayabilmek için biraz daha izin kopartırdık. Çocuktuk ve hayallerimiz sonsuzdu…


Oyunumuz bittiğinde, itinayla düğmeler tek bir eksik olmadan yeniden kutuya yerleştirilir ve yerine kaldırılmak üzere anneme teslim edilirdi ve izinsiz asla alınmazdı. Düğmeleri eksiksiz teslim etmek çok önemliydi çünkü bu hazineyi bir daha ele geçirebilmek tamamen buna bağlıydı. Bazen annem veya babaannemin itinayla giysilerden düğmeleri söktüklerini görürdüm. Bu bizim için yarın düğme kutumuzda yer alan düğmelerin sayısının artması demekti.


Hala bizim evimizde bir düğme kutusu var ve geçmiş günlerden bugünlere taşıdığımız düğmeler o kutuda olduğu gibi duruyorlar. İçlerinde hala hatırladıklarım var. Düğmeleri görür görmez bazı giysiler ve onları giyen her kimse, gözümün önünde canlanıveriyorlar. Giysiler gitti, giyenler gitti ama o düğmeler, ah o düğmeler zamana meydan okurcasına hala o kutunun içinde saltanatlarını sürdürüyorlar. Artık onlarla oynayan küçük çocuklar yok, o kutunun halini hatırını soran da yok… Gerçi şimdilerde giysilerimizde o kadar güzel düğmeler de yok.


Ah o güzelim tayyörler, döpiyesler, ve harika kumaşlardan dikilmiş mantolar…


Düğmeler gibi onlarda unutuldular. Çıtçıtlı ve fermuarlı anoraklar, sweatshirtler, tişörtler, pantolonlar çoktan o güzelim giysilerin yerini aldılar. Artık şıklığın yerini rahatlık ve yıkanabilen giysiler aldı ve düğmeler de, geçmişin pek çok güzelliği gibi kutulara hapsoldu ve giyim şeklinin değişmesi ile beraber o güzelim düğmelerin bulunduğu dükkanlarda yok olmaya yüz tuttular… Bir anıyla başlayan yolculuğumuz ne yazık ki son buldu.


Eminim, yaşları benim yaşıma yakın olan herkes düğmeleri de, düğmelerden yarattığımız oyunları da çok iyi hatırlayacak ve gözlerinden yanaklarına süzülemeyen yaşlar ve boğazlarına tıkanan yumruyla, “Ah o günler… Keşke geri dönebilseydik …” diyecekler.

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER