Günler Geçerken

Hiçbirimiz 2023 yılının böyle acı bir olayla başlayacağını ve ruhlarımızı derinden sarsacağını düşünmemiştik. Hepimizin irili ufaklı pek çok dertleri vardı ama böylesine büyük bir sorun… Adına deprem dediğimiz ve yıllardır bu tabiat olayının karşısında çaresiz kaldığımız bir şey…


Ben, ilk deprem sözcüğü ile tanıştığımda henüz ilkokulda okuyordum. Varto – Hınıs depremi olmuştu o yıllarda ve benim öğretmenim, o bölgeden olduğundan hepimiz onun acısına ortak olmaya çalışmıştık küçücük yüreklerimizle.


Sonrasında, defalarca depremin adını duyduk, acılarıyla sarsıldık ta ki İzmit depremine gelene kadar. Kabusu yaşadık hep birlikte. Korkunçtu, unutamadık yıllarca. Bir deprem uzmanı, sonrasında “Bu depremin artçıları en az iki yıl sürer…” demişti. Hepimiz dehşete düşmüştük. Öyle bir ülkede yaşıyorduk ki Arabistan yarımadası ve Afrika kıtası, Anadolu’yu sıkıştırdıkça adına Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Doğu Anadolu Fay Hattı denen bölgelerde kıyamet kopuyordu. Sadece o bölgede de değil, Ege bölgesi de aynı şekilde çeşitli depremlere gebeydi.


İzmit depremi sonrasında, adını bilmediğimiz deprem uzmanı kalmamıştı. Her gün birilerini dinliyor, bir şeyler öğrenmeye çalışıyorduk. Korku dolu günler ve geceler geçirirken, hemen ardından çok kısa bir süre sonra bu sefer Düzce depremi ile sarsılmıştık.


Aman Tanrım!


Bitmek bilmiyordu. Sonrasında ülkemizin herhangi bir bölgesinde deprem oluştuğunda, önce İstanbul depremi konuşulur olmuştu. İstanbul’da deprem ne iz bırakırdı? Neler yaşanırdı?


İstanbul… Türkiye’nin kalbi, ülkemizin en önemli, en kalabalık, en çok sanayi tesisi barındıran, tarihi güzellikleriyle de doğal güzellikleriyle de herkesin iştahını kabartan büyük ve görkemli şehri…

Son yaşadığımız, ülkemizin 11 şehrini etkileyen büyük deprem sonrası, hiçbirimiz hala kendimize gelebilmiş değiliz. Orada yaşayan insanlarımızın acılarını, iç sızılarını öylesine yüreklerimizde hissediyoruz ki…


Mustafa Kemal Atatürk tarafından yurt dışına jeoloji tahsiline gönderilen İhsan Ketin, 1948 yılında Kuzey Anadolu Fay Hattı’nı bulduğunda söylediği çok anlamlı bir sözü var: “Kuzey Anadolu Fay Hattı'nı buldum ama derdimi anlayan bir politikacı bulamadım.” Aslında sözün bittiği yer burası işte. Bilime değer vermek gerekiyor. Bilime ve bilim insanlarına…


Zor günlerden geçiyoruz. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımız dün itibariyle neredeyse 50000 kişiye dayandı. Bazılarımızın annesi, babası, eşi, kardeşi, çocuğu, dedesi, ninesi, arkadaşı, komşuları, mahallesindeki esnaf, yakın veya uzak akrabaları… Binlerce insanımızı kaybettik. Yitirdik… Yandı yüreklerimiz, kavruldu…


Ben, büyük bir fabrikada çalışmıştım. Çalışanlarımızın büyük çoğunluğu her sabah servislerle gelirlerdi işlerine. Öyle hoşuma giderdi ki o insanları izlemek. Servislerden inip, güle oynaya işlerine giden çalışanlar… İçlerinde gençleri de vardı, yaşlıları da, kreşe getirilen çocukları da… Bir otobüs kırk kişi alıyordu ve her otobüs kırk çalışanı taşıyordu fabrikaya. Bu depremde hayatını kaybeden 50.000 yurttaşımız demek, 1250 otobüs dolusu insan demek… Arka arkaya dizsen, 1250 otobüs, her bir otobüsü 10 metre kabul etsek, 12500 metrelik bir konvoy demek. Yani, 12.5km… Böyle bir karşılaştırma yapınca karşılaştığımız sonuç ne kadar ürkütücü değil mi? Ne kadar çok insanımızı yitirmişiz bu depremde…

Biz, şimdilik kaydıyla;


50.000 vatandaşımızı,

1250 otobüsü dolduracak kadar insanımızı,

Peş peşe dizdiğimizde 12.5 km uzunluğunda bir konvoy dolusu değerimizi yitirdik…


Tek bir düşüncemiz var, artık böylesi kayıpları yaşamamak…

Şimdi, iyice düşünmek, ne yapmamız gerektiğine karar vermek zorundayız.


Kaybedecek bir tek canımız bile yok artık!

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER