Hayat Ansiklopedisi.

Bizler çocukken henüz internet dönemi başlamamıştı. Bilgiler böyle gayya kuyusu gibi elimizin altında değildi. Şimdi benim 90 yaşındaki annemin aklına bir şey takıldığı zaman bana “Kızım, bak bakayım Google bu konuda ne yazıyor?”diyor. Biliyoruz ki, internette her bilgi %100 doğru değil, ancak yine de mükemmel bir bilgi deposu. Bu bilgilerin doğrusunu eğrisini ayıklamak da bize düşüyor.


O devirlerde her evde ansiklopedi de bulunmazdı. Evlerinde ansiklopedi bulundurmak ve öğretmenin verdiği ödevi bu ansiklopedilerden araştırarak yapabilmek gerçekten ayrıcalıktı. Bizim evde de Hayat Ansiklopedisi vardı. Onu okumayı, resimlerine bakmayı ve ödevlerimi oradan yapmayı çok severdim. Ansiklopedi sayfa sayfa karıştırılır mı? Bizler karıştırırdık. Zevkle, heyecanla… O yıllarda atlaslardaki haritalardan bile oyunlar oynardık biz.


Örneğin, Türkiye Siyasi haritasından bir şehir veya ilçenin adını söyler, arkadaşımızın bunu bulmasını isterdik. Karşımızdaki arkadaş bulamazsa, yardımcı olmak için sayfa numarasını verirdik. Buluncaya kadar çabalardık. Bu oyunla ben, adını bile bilmediğim pek çok ilçemizi tanıdım. Daha sonra bu bulduğumuz ilçenin özelliklerini gider Hayat Ansiklopedisinden okur, bu ilçeyi daha yakından tanımaya çalışırdık.


Daha sonra, dünyalar çıktı. Bu seferde dünyalar üzerinde adı sanı bilinmemiş ülkeleri bulmaya çalışırdık. Bir ülkeyi tutar ve dünyayı hızla döndürdükten sonra arkadaşımıza verirdik. O ülkeleri tanımaya çalışırdık. Oyunlarımız bile ne kadar güzeldi, ne kadar öğreticiydi. Elimizde tuttuğumuz dünya, henüz bu kadar kirlenmemişti.


Mutluyduk hepimiz, hem de nasıl… O oyunları oynarken, annemin arkadaşlarımızla birlikte yememiz için getirdiği vişne reçelli ekmeklerin tadını alır gibi oldum.


Hayat Ansiklopedisi uzun yıllar sadece benim değil, pek çok arkadaşımın da ödevlerini yapmada yol gösterici oldu. Yıllar yılları kovaladı ve artık o ansiklopedideki bazı bilgiler eksik kalmaya başladı. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyordu ki, yazılı kağıtlar çok çabuk demode oluyordu. Derken, gazeteler ansiklopediler vermeye başladı, Her gazete belirli sayıdaki kuponlara o devrede ülkemizde adları yeni yeni duyulan ansiklopedileri vermeye başladı.


Gazeteler tarafından dağıtılanlar arasında Meydan Larousse, Ana Brittanica, Hayvan ansiklopedileri, insanın gelişimini anlatan ansiklopediler, çıkartıldığı yılı tam olarak hatırlayamadığım bir de Resimli Bilgi Ansiklopedisi vardı. Hepimizin evleri birer ikişer ansiklopedilerle doldu. Hem de birer tane değil, ikişer, üçer ayrı ansiklopediler evlerimizi kapladı. Kuşe kağıtlara, renkli resimleri olan ciltlenmiş müthiş kitapçıklar. O ansiklopedileri evlere taşımak hepimiz için zordu. Annem o kadar meraklıydı ki ansiklopedileri biriktirmeye, eve getirdiği her fasikül için, sıraya giriyor, ağır kitapları taşıyor ve bu ansiklopedilere sahip olabilmekten müthiş bir mutluluk duyuyordu.


Bilgisayar evlerimize girene kadar ansiklopediler gerçekten müthiş bir saltanat sürdüler ama her saltanat gibi bu da kısa sürdü. Önce PC’ ler evlerimize girdi, PC’ ler ile beraber CD’ lere çekilmiş ansiklopediler yayılmaya başladılar. Artık kitaplıklarımızda duran ansiklopedileri açan, sayfalarını karıştıran yoktu. Onlar, raflarda, giderek tozlanarak hayatlarını sürdürmeye başladılar.


Bu arada internet hızlı adımlarla evlerimize girmek için kapılarımızı zorlamaya başladı. Bu başka dünyaya geçiş başladığında, artık CD’ ler de çöpe atıldı. Google diye bir arama motoru hayatımıza girdi. Önce, hepimiz ona karşı çekingen davrandık. Oysa, Google, ne sorarsak soralım hep cevap verdi. Bu arada, arama motoru hızlanıyor, bilgisayar hızlanıyor, internet hızlanıyor, hayat son sürat geçmeye devam ediyordu. İnternet yeterince hıza ulaştığı hepimizin evlerindeki ansiklopediler yavaş yavaş köy okullarına gönderilmeye başladılar. Bir müddette oradaki çocuklara destek oldular, şimdilerde bilemiyorum hala okul kitaplıklarında mı duruyorlar.


Günümüze dönelim, internet hızla ilerler ve hayatımıza hükmetmeye başlarken, akıllı telefonlar girmeye başladı dünyamıza. O ne? 2007 yılından itibaren yavaş yavaş hayatlarımızın yeni efendisi olan akıllı telefonlarla ben de 2011 yılında tanıştım. Sonra her iki senede bir telefonlarımız değişmeye başladı. Neden mi? Aklı yetmiyor da ondan. İkide bir hafıza dolunca, 8 GB yetmedi, 16 GB eh belki filan derken bu savaş devam edip duruyor. Artık bir bilgiye erişmek eskiye göre gerçekten çok kolayve bir o kadar da ucuz. İnternete girebilen bir cep telefonuyla “Hayat Ansiklopedisi” her an elimin altında… Hemen, yanı başımda…


Bizler, 56 doğumlular, iki dünyanın tam arasında kaldık. Kağıt çağını da yaşadık, teknoloji çağını da, şimdilerde bilgi çağını da...


Ah, Hayat Ansiklopedisi, o devrin çocuklarına ne kadar da güzel günler yaşatmıştın. Yine de teşekkürler sana. Bu yazıyı okuyan pek çok kişide ne anılar canlanmıştır kim bilir.


Yazıya nereden başlamıştık, nerede sonlandırdık değil mi?

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER