Bugün hayata karşı 6-0 galibim. Artik 60’ lı yaşlarımdayım. 56’ lı olmanın dayanılmaz güzelliğini yaşıyorum. 7-0, 8-0 galibiyete ulaşabilecek miyim bilmiyorum. 6-0’a kadar zorlanmadan geldim.
Peki ya sonrası?
Aslında çok da çabuk geldim buralara. Geriye dönüp baktığımda hatırladığım en eski anım ne diye düşünüyorum… Pek anımsayamıyorum. Bana anlatılanları mı yoksa gerçekten o yıllarımı mı hatırlıyorum?
İlkokula giden Betül’ü görüyorum. Henüz 7 yaşında. Ürkek, okulda bir çocuktan korkmuş ve hiç okula gitmek istemiyor. Tam okul zamanı hep karın ağrısı tutuyor. Sonraki yıllara baktığımda kendinden emin bir kız haline gelmiş, korkular ta derinlerde kalmış ve merakla etrafına bakıyor.
Orta okulda biraz serkeşleşmis, çılgın gibi müzik dinleyen, Cem Karaca, Beatles, Anadolu Rock Muziğine hayran, günde en az 2 saat kadar gitar calan ve şarkı söyleyen, uzun saclı ve asi bir kız. Okuduğu bir kitap dunyasını değiştirmiş sürekli sorguluyor, çevresini bıktıracak kadar hem de…
Lise çağları, bir yandan dersler, can arkadaşlar, ipe sapa gelmez şeylere gülmeler, mini etekler, özellikle düğmeler iliklenmeden açık gezilen midi paltolar, çorap çizmeler…
üniversite cağları, daha ilk dönemden sarılık hastalığına yakalanıp okuldan uzak kalmalar, giderek karışan ülke, eller havada yürüyüşler, heyecan dolu yıllar, boykotlar, boykotlar... Yavaş yavaş sorumluluğun artmaya başlaması. Derken son sınıf, bir anda beklenmeden gelen aşk…
Okulu bitirmeye çalışırken söz ve nişan… Okulun bitmesi…
Evlilik günleri ve hayatımızın en önemli varlığı, oğlumuzun bize katılması… Mutluluk hem de nasıl… Bir yandan deli gibi iş arama ve eşimi askere yollama… Aslında 4 ay ama o yıllarda asır gibi gelen 4 ay.
İşe başlama yılları ve uzun bir süre yılların yılları kovaladığı standart yıllar…Özel sektörde biraz zorlanarak da olsa zevkle çalışılan yıllar, yine kadim dostluklar… Bazen başarılar, bazen başarısızlıklar, peş peşe geçiveren günler. Bu arada yazlar, kışlar derken geçiveren günler ve bir de bakıyorum ki, oğlum büyümüş ve kocaman bir delikanlı oluvermiş bile… Şimdi geriye dönüp bakınca, oğlumun büyümesi çok hızlı geçmiş gerçekten…
Geçip giden yılların ardından bir gün emeklilik çat diye geliverdi kapıma…
50′li yaşlarım, 50’li yıllar…Hep söylerim, 5. Viteste giden bir arabanın birden durması gibi bir şey bu. Doğrusunu söylemek gerekirse hiç mi hiç sevemedim emeklilik olgusunu. Sosyal sorumluluk projelerinde görev almalar, ahşap boyamalar, kişisel gelişim sektöründeki çalışmalar, verilen eğitimler…50'li yıllarımda sevsem de sevmesem de geçip gittiler.
Geldik bugüne…
Bugünü bir başlangıç olarak düşünüyorum. Artık bir şeylere hazırlanma ve belki de arınma dönemine girdim…
Bugün internetten gelen bir yazıda dikkatimi çekiverdi birden. Karma Yasası diyor ki;
“Eğer mutluluk, sevgi, barış ve arkadaşlık istiyorsak, o zaman bizzat kendimiz mutlu,sevgi dolu, barışçıl ve arkadaş canlısı olmalıyız.”
Ve yine Karma Yasası diyor ki;
“Hayat kendiliğinden meydana gelmez, bizim de dahil olmamız gerekir.”
Artık bugüne değin yaşadıklarım, bana deneyim kazandırarak geçmişimdeler. İstesem de istemesem de onları değiştirme şansım yok… Geleceğe bakınca da, önümde geçmişimden daha az bir zaman kaldı. Bu kesin…
Yapabileceğim tek şey kaldı, doğru bildiklerimi anlatmak, bilgeleşmek için çaba harcamak, olgunlaşmak ve karşıma çıkan herkese yardım etmek…
Ve unutmadan;
Her şeyden önce, bugüne dek sağlıkla geldiğim için, sahip olduklarım için, bana yaşattıkların için; hayat, sana “KOCAMAN BİR TEŞEKKÜRÜM” var…
“Teşekkür ederim hayat…”
Maç devam etmekte ve ben, 70′ li yıllarıma çengel attım, bakalım neler olacak?
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net