Hayatın Anlamı

Geçen gün bir söyleşide izledim. Ünlü yazarlarımızdan Gani Müjde, senaryo yazmanın inceliklerinden bahsederken şöyle bir cümle söyledi.


“Her sahne, bir cevapla başlar, bir soruyla biter…”


Aslında hayatta hep böyle değil mi? Onun için belki de çok gerçek ve çok vurucu geldi bu cümle. Hep bir cevap arıyoruz yaşadıklarımıza ve en çok da duyduğumuz cümle, “Bu neden benim başıma geldi? Ben ne yaptım da bunu yaşamak zorunda kaldım?” oluyor. Oysa, hayat bitmek tükenmek bilmeyen bir yarış, adım adım yürürken hiç farkına varmadan tükendiğimiz bir yarış. Cevaplarımızı alamadan başka başka soruların birbirini takip ettiği, yorucu bir yarış…

Her birimizin hayatı binlerce soruya cevap aramakla geçiyor.


Kimimizin hayatında sorular çok çetin, kimimizin hayatında ise bir türlü bulamadığımız cevaplar…


Hangisi daha zor diye sorarsanız; ben şahsen cevap bulamamak derim. Her bir soru cevaplandıkça yavaş yavaş geçip gidiyor ve hatta unutuluyor bile. Bizim için en büyük zorluk, cevaplayamadığımız sorularla geliyor. Bugünden geçmişe doğru baktığımızda, bazen neler de yaşamışız, bazen de iyi ki yaşamışız diyoruz. Hangisi daha güzel?


Yaşamış olmak mı, yoksa hiç yaşamamış olmak mı? Bize neler kazandırıyor yaşadıklarımız? Adına tecrübe dediklerimiz? Yoksa hayatın içinde, farkına varmadan bir çatışma mı bekliyor insan? O çatışma olmadan gerçekten çok sıkıcı olmaz mıydı hayat? Ben hayatı her zaman sinüzoidal bir eğriye benzetirim. Bazen yukarıda, giderek güzelleşen, pırıltılı bir hayatın içindeyizdir, bazen de diplerde sürünürüz neredeyse… Ama neyse ki ne her zaman aşağılardayızdır, ne de her zaman yukarıda. Belki de zor sorular için aşağıda olmamız gereklidir. Karakterimizin güçlenmesi, sınavlardan geçmemiz, zorlanmamıza rağmen taviz vermememiz, yani ahlakımızın gelişmesi kesinlikle buna bağlıdır.


Hepimizin bir cevap aradığı ve bir türlü sonuca ulaşamadığı bir soru var. “Hayatın anlamı ne?” bunu sorar dururuz, kendimize, birbirimize… Bulduk zannederiz, avunuruz. Oysa, bu sorunun cevabını aramakla pek çok insan ömrünü tüketir. Dünyadaki en akıllı varlık deriz, insan deriz, her şeyi bildiğimizi var sayarız. Oysa, zaman ilerledikçe, bildiklerimiz bilmediklerimizin yanında o kadar küçük kalır ki… Bilgi, bir insan için bence en büyük güç. Bilge insan olmak da öyle. Yine de soruların cevaplarını bulabilmek için bilge olmak da yetmiyor. Kilitlenip kalıyoruz bazen. Ah o sorular… Uçsuz bucaksız sorular…


Birkaç tanesine birlikte bir göz atalım bakalım cevap bulabilecek miyiz?


“Yaşamanın amacı nedir?”

“Neden buradayız?”

“Biz öldükten sonra ne olacak?”

“Bu koca evrende yalnız mıyız?”

“Hayatımdan nasıl mutlu ve memnun olabilirim?”


Bu soruları çoğaltmak da mümkün, cevapladığımızı sanmak da.


Yaşamın her yılında bu soruları tekrar kendimize sorarsak, her seferinde farklı cevaplar alırız. Çünkü hepimiz zamana bağlı olarak değişiyoruz. Bildiklerimiz de değişiyor, bilmediklerimiz de değişiyor. Bugün doğru bildiklerimizin yarın hiç de doğru olmadıklarını fark ediyoruz.


Geçen yıl bu soruları kendime sormuş olsaydım alacağım cevaplarla, gelecek yıl aynı sorulara vereceğim cevaplar çok farklı olacak.


Yani kısaca, her sahne bir cevapla açılacak, bir soruyla kapanacak. Ama ne cevaplar aynı cevap, ne sorular aynı soru…


Kim bilir belki de hayatın anlamı bunda gizli…

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER