Yazmaya başladıktan sonra etrafıma daha farklı bir gözle bakmaya başlamıştım. Dün Marmaray' la yayın evine görüşmeye giderken metro istasyonunda yaşlı, eli yüzü temiz, 70 yaşlarında, ama sanki hayatın tüm yükü üzerinde gibi gözüken bir kadınla karşılaştım. Elinde büyükçe bir naylon torba ve içinde kağıt mendiller vardı. Belli ki mendil satarak bir şeyler kazanmaya çalışıyordu. Beraberce metroya bindik. Yanımdaki yere ürkek bir tavırla, neredeyse ucuna ilişerek oturdu. Başımı çevirip sessizce süzdüm ve hafifçe gülümsedim ona. Sanki bunu bekliyormuş gibi derin bir nefes aldı. Başındaki baş örtüsünün ucuyla alnının terini hafifçe sildikten sonra o da bana korkak bir gülümsemeyle karşılık verdi. Sirkeci istasyonuna vardığımızda henüz konuşmaya başlamamıştık. Konuşmak, bir şeyler söylemek ister gibi halini görünce, dayanamadım ve ben konuşmaya başladım:
-Nasılsın?
-İyiyim, ne olsun, mendil satmaya çıktım yine.
-Bir şeyler kazanabiliyor musun?
-Günlük en fazla 15 lira. O da işlerim iyi giderse.
-Bu senin geçinmene yetiyor mu peki?
-Yetmiyor ama çocuklarıma yük olmamaya çalışıyorum. Harçlık oluyor elime.
-Onlarla mı yaşıyorsun?
-İki oğlum ve bir kızım var, ellerinden öperler. Hepsini okuttum ben. Gençken evlere temizliğe giderdim. Kazancım da iyiydi. Dağları devirirdim ama şimdi... İhtiyarlık hiç gelmez sandıydım, kapıdaymış meğerse...
-Olsun, bak hepimiz ihtiyarladık işte. Keşke bir sosyal güvencen olsaymış...
-Bilemedik biz öyle şeyleri. Kocam da erken öldü benim. Ondan da bir emekli falan kalamadı. Neyse, geçti, gitti işte... Sıkıldın mı konuşmalarımdan? Çok konuştum ben değil mi?
-Yok canım, neden sıkılayım. Arkadaşlık ettik işte.
Gözünde çakan sevinç kıvılcımını fark ettim. Daha bir içten gülümsedi bana.
-Biliyor musun bazıları mendil almadan para vermek istiyorlar. Çok inciniyorum. Oysa ben, karşılıksız para alamam. Dilencilik olur o.
Yüzüne baktım, kırışıklarla dolu alnı, romatizmadan şekilden şekle girmiş parmakları bana geçirdiği yılların üzerindeki etkilerini anlatıverdi bir çırpıda. Uzunca hırkası, elinde sıkı sıkıya tuttuğu cüzdanıyla hayattan bir kare gibiydi. İçimde bir yerler sızladı. Yaşamın pek de cömert davranmadığı insanlarımızdan biriydi.
-Ben inmeye yaklaştım, bana da mendillerinden iki tane verir misin? deyince, şöyle bir yüzüme baktı dargın bakışlarla:
-Yok, sana mendil satamam, sen beni dinledin, arkadaşlık ettin benimle. Bu bana yeter... dedi.
Yerimden kalktım, durakta inmeden bir kez daha baktım ardıma. Bana bakıyor ve kim bilir neler görüyordu. Giden gençliğini mi, kaçırdığı fırsatları mı, belli belirsiz el salladı bana.
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net