Metaverse

Yapay zekanın bizler üzerinde yapacağı etkilerden çekinirken, birdenbire bombardıman gibi “Metaverse” konusu ortaya çıktı. Mark Zuckerberg, internette şu anda kullandığımız yapıyla “Metaverse” fikrini karşılaştırırken, "Sadece içeriği görüntülemiyorsunuz, içindesiniz" tanımını yapmaya başladı. Bir anda, her tarafta birden “Metaverse”, makalelerde, açık oturumlarda ve Youtube kanallarında paylaşılmaya başlandı.


Teknik konuda görüşlerine güvendiğim Barış Özcan, Evrim Ağacı ve Ayhan Tarakçı’da aynı konu üzerinde yayınlar yapmaya başlayınca, ister istemez neymiş bu “Metaverse”? diye düşünmeye başladım. Bu arada, Facebook’un sahibi Zuckerberg, şirketinin adını bir üst başlık olarak “Meta” şeklinde değiştirdiğini açıkladı… Kimine göre vergi ve cezalardan kurtulmak için olduğu belirtilse de, anlaşılan o ki, Zuckerberg, bu konuda “Altını olan kuralı koyar.” demek istiyor. Yani büyük oyuncu olacağını resmen ilan etti.


Yeni bir dünya geliyor. Korkutucu, ürkütücü, muhteşem… Adına ne derseniz deyin, “Metaverse” biz istesek te istemesek te, kısa bir süre sonra hayatlarımıza girmeye başlayacak. Biz buna benzer bazı gelişmeleri zaten bilgisayar oyunları, gerçekliği artırılmış gözlükler vs gibi çeşitli ekipmanlarla zaten biraz biraz tanımaya başlamıştık. Ama “Metaverse”…


Bizi içine davet eden bir sistem olacağı anlatılıyor, arkadaşımla sanal olarak buluşup konsere gidebileceğimi, avatarımı yollayarak o sanal alemlerde gezebileceğimi, yanılmıyorsam koku naklinin de mümkün olacağı bir üst blok! Anlatılanlara , hatta hayal edilenlere göre, “Metaverse”’te “Her şey mümkün” denilince ne anlıyorsanız işte o “Mümkün olacak”. Şu anda bazı oyun yaratıcıları sanal olarak evrenimizi yaratmaya başlamışlar bile. Hatta daha ötesi başka evrenleri de… Sanal olarak aklınıza ne geliyorsa hepsi olası. Ya çocuklarımız üzerindeki etkisi? Biz büyükleri bile büyüleyebilecek böylesi bir sistemler zinciri çocuklarımıza neler yapmaz ki? Geçen gün bir televizyon programında bir katılımcı, sanal alışverişi anlatırken, “Alışverişi sanal yapıyoruz ama domatesler elimize gerçek sebzeler olarak geliyor.” demişti.


Şimdi diyeceksiniz ki; “Neymiş bu yani ben hala bir şey anlamadım.” Metaverse, geçerli para birimi kripto paralar olan sistemler üzeri bir platforma benzetilebilir. Bu akım başladığında, kimse tarafından kontrol edilmeden kripto paralar da sanal alemde uçup gidecekmiş… Kontrol falan yok! Hadi canım…

Şöyle düşünürsek belki daha kolay anlayabiliriz. Web2.0 da bizim bağlandığımız bir ana bilgisayar bulunuyor ve tüm haberleşme onun üzerinden yapılıyorken, Web3.0 olarak adlandırılan geçişte, artık herhangi bir kişiyle bağlanırken bir merkezi bilgisayar olmayacağını ve direkt olarak o kişinin bilgisayarına bağlanmanın olası olduğu anlatılıyor. Çok mümkün gibi düşünmesem de teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki o günler belki de çok uzakta değildir. Ayrıca, bu kadar dillere düştüğüne göre, zaten bir çok aşaması belki de gerçekleştirilmiştir bile…


Bir anlatıcı diyor ki; o dijital devrime aslında epey zaman var ama, fiziksel dünya ve sanal dünya bir araya gelecek. Yani, dijital dünyada bir hayat kurabiliyoruz, ürün tasarımı yapabiliyoruz, gerçek dünyadaki parayı kazanabiliyoruz… Bu dijital dünyanın içinde istersem arkadaşlarımla birlikte bir konsere gitmek, bu dijital dünyanın sokaklarında dolaşmak, alışveriş yapmak, bir başkasıyla satranç gibi oyunlar oynamak olası… Bu dijital dünyanın içinde dolaşabilmek için Avatarımı geliştireceğim, hatta öyle gelişebilir ki benim mimiklerimi bile kopyalayabilir veya tamamen farklı bir avatar tasarlayabilirim. Yani yerimden kımıldamadan, avatarım sayesinde istediğim yerleri gezebilecek, istediklerimi yapabileceğim. Tembelleşmek… Hem de nasıl. İyi de biz bu kadar tembelleşir ve evlerimizden çıkmadan vakit geçirirken neden hala bazı dünya zenginleri dünya üzerindeki verimli toprakları satın alma peşindeler? Mesela İzlanda toprakları, Grönland gibi maden zengini olduğu bilinen topraklar neden hala ülkelere cazip geliyor? Yoksa bizler bu avatarlarla sanal dünyada uyuşmuşken gerçek dünyamızda başka şeyler mi olacak?


Zuckerberg ve birkaç büyük ortak, bu işin ilk kurucularından olup dünyanın yeni kurallarını koymak için uğraşırlarken, biz basit insanlar neredeyiz? Sanal alemlerde adı “Metaverse” veya her neyse gezip tozarken, benim “Zavallı Dünyam” kimlere kalıyor?

Aslında bu insanlar, bana tüm bu hizmetleri parasız sunarlarken, ben de tüm bilgilerimi seve seve onlarla paylaşmıştım. Hatta neredeyse, her insan için tek olan parmak izimi ve retina bilgilerimi bile… Sonra da o büyük şirketler bütün bu bilgileri satıverdiler gitti. Bu bilgileri bile korumayı beceremeyen veya üzerinden kar sağlamak isteyen insanlara, yeni ve her şeyin olası olduğu evrenlerin kurallarını koymayı emanet mi edeceğiz?

Ya çocuklarımız? Nasıl bir tehlikeyle bir arada büyüyecekler? Şimdilik oyun dünyasında sanal evrenler yaratılmaya devam edilirken ve genişledikçe belki de her tasarımcının kendi sanal evrenlerini bizlere sunacakları açıkken, çocuklarımızı nasıl koruyacağız?


Şunu biliyoruz veya tahmin ediyoruz ki “Metaverse” içinde bizlerin de bir adresi olacak. Oyunların içinde sanki gerçekmiş gibi avatarlarımızla bizler de yer alabileceğiz. Aracı olmadan para aktarılabiliyor ise, bilgi neden aktarılmasın? “Her şey mümkün” evreninde tabii ki bunun da mümkün olduğu anlatılıyor.

Yani; fiziksel Dünya ile bağlantıyı neredeyse tamamen koparacak, aslında fiziksel dünyadaki süreç ve etkileşimleri de dijitalleştirerek bugünkü dünyamızı güle oynaya yıka yıka gelecek.

Bugün izlediklerimizi varsayalım ki “Metaverse” ortamında dijital bir sahnede, izlemek istediğimiz herhangi bir kişi tarafından anlatılsaydı, sanal gözlüklerimizle biz de orada olabilseydik, hatta soru sorabilseydik, cevap alabilseydik… Ya ileriki zaman dilimlerinde nörolink bağlantılarımız da olsaydı? O bağlantılar sayesinde ya bizim avatarımızla dokunarak etkileşim mümkün olsaydı? Sizlere de şahane ve korkutucu gelmiyor mu?


Bir de teknik alt yapı açısından olaya bakacak olursak, “Metaverse” ortamına birkaç yüz milyon kişi aynı anda bağlanmaya çalışırsa teknolojik olarak bu mümkün olabilecek mi? Ya da kaç yıl sonra mümkün olacak? Kim bilir?


Varsayalım ki her şey mümkün oldu, “Metaverse” muhteşem bir gelişim gösterdi, denetim nasıl olacak? Kim ya da kimler denetleyecek? Ülkeler, hükümetler denetimi başarabilecekler mi? Nesiller arası uçurum ne kadar büyüyecek? İnsanlar arası kutuplaşmalar, sahte kimliklerle nasıl başa çıkılacak? Harika bir fikir olarak ileri sürülen bu yeni kavramlar, kime ait olacak? Evrenimizi kime veya kimlere teslim edeceğiz? Her ne kadar onun tek bir sahibi olmayacağını ve tek bir oluşturucusunun da olmayacağını açıklasalar da kim veya kimler bu bilginin ne kadarına inanacak? Şu anda, sadece düşsel olarak var olduğunu düşündüğümüz bugünlerin gelişine ne kadar zaman kaldı? Bir yıl, iki yıl, on yıl? Yoksa başladı mı?


Küresel salgın, bizlerin yaşam biçimini değiştirmeye devam ederken, belki de “Metaverse” oluşumunu da hızlandırdı. Evden çalışma giderek yaygınlaşırken, insanlar giderek sosyal yaşamlarından uzaklaşır, hatta koparılırken, hani uydular vardı ya dünyamızı sarıp sarmalayan ve bizlere internet için bu girişime kalkışıldığı anlatılan, belki de gelecek on yıla kalmadan, bir yandan dünyamızın çevresini kaplayacak internet uyduları her yanımızı sarıp sarmalarken, bir yandan “Metaverse” içinde çırpınmaya başlayacağız… Yoksa çırpınmaya başladık mı?

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER