Ayşe’nin güzel geçen bir partisi daha son bulurken, Kubilay ve Gülgün ev sahibine veda ederek partiden ayrıldılar. Ayşe, Gülgün’den Kubilay’ı şehre bırakmasını rica etmiş, emrivakileri hiç sevmeyen Gülgün, bir yandan dili ile dişi arasında; “Ayşe de nereden taktı bu sırnaşık adamı peşime? Ne güzel ben kendi kendime gidecektim. Tanımadığım, bilmediğim bir adam. Ne işi var gecenin bir vakti benim arabamda beraber? Offf Ayşe offff” diye söylenirken, bir yandan da elinden geldiği kadar nazik bir şekilde birlikte merdivenlerden indi. Gülgün’ün söylendiğini duyan Kubilay, umursamazca bir tavırla:
“Bana bir şey mi söylediniz?”
“Hayır hayır… Sizinle alakalı bir şey değil. Arabanın anahtarını nereye koyduğumu düşünüyordum. Neyse, sonunda buldum.”
Bu arada her ikisi de otoparktaki arabanın yanına gelirler ve içine girip otururlar:
“Ben galiba size biraz yük oldum…” diyen Kubilay, üstüne ağzı kulaklarına varmış bir şekilde sırıtarak genç kadına baktı.
“Yok canım… Ne yükü? Eviniz yolumun üstüymüş Ayşe öyle dedi ya. Sorun olmaz…”
“Biliyor musunuz aslında sizinle tanışmayı çok istiyordum.”
Gülgün ters ters genç adama bakarak “Neden ki?” diye sordu.
“Ayşe sizden o kadar çok bahsetti ki merak ediyordum sizi. Ama bahsettiği kadar da varmışsınız gerçekten. Çok güzelsiniz…”
Gülgün sinirli bir şekilde “Anlamadım?”
“Ben anladım, galiba canınız benimle konuşmayı çok istemiyor.”
Gülgün kızgın bir şekilde gülümseyerek “Ay nereden anladınız diyeceğim de şimdi ayıp olur.” dedi.
“Bakın ne diyeceğim. Seninle bir yerde kahve içsek mi, ne dersin?”
“Ne zaman sizden sen’e geçtik? Bu ne sürat? Hayırdır?”
Kubilay, hiç istifini bozmadan; “Ne var ki sen demem de? Rahatsız mı oldun?”
“Yok, rahatsızlık değil de, ben kimseyle bu kadar çabuk samimi olamam. Sevmem laubaliliği… Hem gecenin bu saatinde de kahve içemem uykum kaçar.”
Kubilay gözlerini Gülgün’e dikip, içini çekerek; “Biraz daha beraber oluruz, birbirimizi tanırız diye demiştim.”
“Ben sizinle beraber olmak da tanımak da istemiyorum. Bir an önce eve gitmem lazım.”
Kubilay anlamazlıktan gelerek; “Neden? Yarın tatil nasıl olsa, hem kafalar da biraz çakır. Uykun kaçmasın, kahve içmeyelim dersen, benim hep gittiğim bir bar var. Oraya gideriz. Olmaz mı?”
Gülgün içinden yine Ayşe’ye her türlü kötü sözleri sıralayarak; “ Offf, ben bar falan da istemem. Evime gitmek istiyorum.”
“Peki tamam, bara da kafeye de gitmeyiz. Sen yalnız mı oturuyorsun evinde?”
Gülgün içinden adama her türlü saydırarak; “Evet, ama ne alaka? Neden bu soruyu sordun?”
“Yani tek oturuyorsun? İşte bu güzelmiş. O zaman sana gidelim.” Kubilay bunları dedikten sonra, yana doğru dönüp, genç kadının gözlerine baktı.
“O da olmaz. Yani ben istemiyorum! Öyle pat küt tanıştığım birisiyle gidip de kahve, çay içecek, bara gidecek, sonrasında eve gidecek biri gibi mi duruyorum? Çattık ya!”
“Hiç olur mu öyle şey? Ne münasebet yani… Ben Ayşe'nin arkadaşısın diye söylemiştim. O zaman bu akşam sana da gitmeyiz, gerek yok. Bu arada sanki arabanın benzin ışığı yanıyor gibi.”
Gülgün pis pis gülerek, “Ya evet, ben her zaman benzini bitmeye yakın alırım.”
“Ben hiç öyle yapmam. Neden sen son ana kadar bekliyorsun? İlginçmiş ve de heyecanlı! Vuhuuu…”
“Görmüyor musun? Her yer benzinci dolu. Biri olmazsa biri, nasılsa bulurum bir benzinci. Hep böyle yaparım.”
“Olur mu? Ya bulamazsan benzinci? Kalırsın yakıtsız yolda. Valla senin gibi bir güzel kadına hiç yakışmadı bu serkeşlik…”
“Ay sana ne? Sana ne? Ben benzinciyi bulurum, her koşulda bulurum. Hiç yolda kalmadım. Merak etme!”
“Allah Allah, gerçekten çok ilginç bir kadınsın… Senin gibisini hiç tanımamıştım daha önce. Bu da güzel bir deneyim yani…”
Gülgün konunun iyice kendi üzerine dönmesinden rahatsız olarak, “Ya senin araban yok mu?” deyiverdi.
Kubilay gayet rahat bir tavırla “Var, var da serviste. Bakımda. Hem iyi ki de yokmuş bu akşam. Seninle ne güzel keyifle, sohbet ede ede gidiyoruz işte.” deyince,
“Sohbet mi? Sohbet mi ediyoruz seninle yani? Bana pek öyle gelmedi de…” kaşlarını çatmış, sesi duyduğu sıkıntıdan hafifçe kısılmış ve içinden yine Ayşe’ye saydırmaya başlamıştı.
“Eeee, tabii. Hoşuma gitti seninle sohbet. Hoş bir kadınsın, sohbetin de güzel. Bence saçların, gözlerin ve ellerin de güzel. Çok da genç gösteriyorsun. Hiç kırk yaşında gibi değilsin.”
“Yaşımı da nereden biliyorsun? Hem bir dur bakalım orada. Öyle iltifatlara falan gelemem ben.”
“Niye rahatsız oldun ki yaşından? Ayşe söylemişti…”
Gülgün içinden homur homur homurdanarak, “Ah Ayşe Ah, sardın bu sırnaşığı başıma…” dedikten sonra,” Ben tanımadığım insanlarla sohbet etmekten hoşlanmam.”
Kubilay sırıta sırıta “Ben de yeni tanıdığım insanları konuşarak tanımaya bayılırım.”
“Biraz sussak mı? Biraz kafamızı dinlesek, ya da müzik açalım.” Gülgün radyoyu açtığında, arabaya romantik bir müzik yayıldı ve müziğin etkisiyle kısa bir süre sessizce yola devam ettiler.
“Evin neredeydi Kubilay?”
“Senin evine yakınmış. Ayşe söylemişti.”
“Ayşe’nin de benim hakkımda sana söylemediği kalmamış yani. Tamam da nerede evin?”
“Senin evin yakınında dedim ya işte.”
“Adresi verirsen, seni yakınında bırakırım.”
“Senin adresini bana verirsen olur.”
“Hayda… Sen benim adresimi ne yapacaksın?”
“Belki bir akşam çat kapı gelirim.” dedi Kubilay arsızca.
“Çat kapı gelenlerden de hoşlanmam.”
“Eee, ne yapayım ben de telefon numaran yok ki önceden geleceğimi haber vereyim.”
Gülgün iyice öfkelenmeye başlamıştı. “Bak, kızıyorum artık!”
“Tamam, tamam… Şişli’de. Yani illaki bu cumartesi gecesi beni erkenden evime göndereceksin öyle mi?”
“Evet!!!”
Gülgün, arabayı çevre yolundan Mecidiyeköy’e döndürdü ve Şişli’ye doğru yola devam etti.
“Buralarda durursan, ben ineyim. Sen de benden kurtul. Oysa nasıl farklı bir gece yaşayabilirdik seninle…” diyen Kubilay’ın suratı iyice asılmıştı.
Gülgüniçin için sevindi ve “Aman nihayet kurtuluyorum bu yılışık adamdan,” diye düşünerek, kuru bir sesle sadece” İyi geceler…” dedi ve hemen sağa çekerek arabayı durdurdu.
“İyi geceler güzel kadın… Seni tanımama bir izin vermedin. Başka sefere artık.”
Adam arabadan iner inmez, arabayı hızla hareket ettiren Gülgün, yaklaşık on metre kadar sonra aniden durdu. Kubilay koşarak arabanın yanına gidip, kapıyı açtı ve heyecanla:
“Beni yalnız bırakmaya ve geceyi böyle bitirmeye gönlün razı olmadı değil mi?” diye sordu.
Gülgün sinirli sinirli gülerek; “Durmamın seninle ne alakası var yahu? Offff ya bu olur mu? Hayatımda ilk defa benzinim bitti!”
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net