Reklamlar

İki gündür reklamlara takmış vaziyetteyim. Bombardıman gibi sürekli beyinlerimize bir tek şey pompalanıyor. “AL”… Ne al? Ne alırsan al, yeter ki bu düzen sürsün, bu devran dönsün, sen almazsan, bu çok beğendiğin düzen var ya, bozulacak. Kalıverecek o mallar tezgahlarda, raflarda. Bak ne kadar da indirdik oysa fiyatlarını. Haydi, ne duruyorsun, gelsene, alsana, çocukluğundan beri bazen yol kenarlarında, bazen televizyonlarda, bazen gazetelerin sayfalarında, bilgisayarlarında, internette bir şey izlerken pıt diye çıkıveren reklamlar.


Başımı ağrıtıyorlar. Reklam çıkar çıkmaz kanal değiştirmeme rağmen, beynimin bir köşesinde o cıngıllar kalıyor. O ürünler kalıyor bir şekilde.


Ne diyorlar? Al, kaçırma, bir yerine iki al bak indirim var veya 31 mart’ a kadar alırsan bu ürünün yanında şu da var. Uzun zamandır cep telefonunu değiştirmemişsin. Bak, şimdi kampanya var, koş gel hemen. Sadece ürün reklamı yapılmıyor. AVM açılışının da reklamı yapılıyor. Hep gittiğiniz doktorunuz var ya, hastane değiştirmiş. A hastanesinden B ye geçmiş. Tık tık bir mesaj hemen. Ben yer değiştirdim beklerim. Kredi kartınıza 3 taksit, 5 taksit… Ev reklamları falan filan kredi de faizler düştü. Gelin, seçin evlerinizi. Yetmedi mi? Aklınıza gelen her konu ile ilgili bir bombardıman yapılıyor zihinlerimize. Zaman zaman beyniniz acımıyor mu? Şimdi girin, şimdi gelin, hemen gelin, kaçırmayın. Offff ya… Offff….


Bir zaman gelecek, bu devir sosyolojik olarak incelenecek ve sonuçları çok çarpıcı olacak. Hem fast food yemeyin diye bütün kanallarda konuşan beslenme uzmanları, diyetisyenler doktorlar hem de bütün kanallarda, hamburger, piza vs. reklamları. Ivır zıvır yeneyin derler, yine bütün kanallarda cipsler, atıştırmalıklar. Milletin et ve ürünlerini alacak parası yok, çocuğuna götüremiyor. Ekranda birbiri ardına patlayan sucuk, pastırma, et ve tavuk reklamları. Hele ki o cep telefonları neredeyse 6 ayda bir yenilenmesi için sizi dürten firmalar… Onları da şöyle yapıyorlar. Önce bir yazılım çıkartıyorlar ve diyorlar ki bunu cihazına yükle, yüklemek istiyorsun, diyor ki ekranda bu yazılımı yükleyemezsin. Neden? Cihazınız bu yazılımla uyumlu değil, veya cihazınızın hafızası bu yazılımı indirmeye yeterli değil. Önce aldırmıyorsunuz, sonra bunlar artmaya başlıyor öyle böyle derken kendinizi bilmem kaçıncı kampanyadan yararlanmak üzere telefon satan dükkanlardan birinde buluveriyorsunuz. Böyle böyle ilerliyor satışlar. Kımıl kımıl içinizde bir yerlere dokunarak. Sadece telefonlar mı?


Örneğin, pırlanta satan dükkanların reklamı çıkıyor. Sevgililer gününe özel, annenize layık değil mi falan filan gibi taktiklerle hop pırlantada alınıveriyor. İnstagramdan satışlar, zamanımız geçirdiğimiz facebook’ tan satışlar… Google ile satışlar… Hayatlarımız satış üzerine endekslendi. Bir internet sitesi çıktı şimdi 10TL’ y çanta satıyor, 20TL’ ye ayakkabı. Hemen almanız gerektiği beyninize kazınıyor. Sadece o da değil. Mevsim dönerken, yeni sene için alış verişler başlıyor. Seneye giyerim diye dolap dolusu giyecek sahibi olunuyor.


Bu devirde satış büyüsüne kapılmadan yaşamak gerçekten çok zor artık. Sürekli bir şeyler almamızı öneren kanallardan evimize kaçtık ve diyelim ki hiç televizyon bile seyretmiyoruz bu sefer de kapınıza gelen pazarlamacılar.


Benim annem bile, o büyük marketlerin ürünlerini gösteren katalogları gözden geçirmeye bayılıyor. Hatta geçen gün oradan bir ızgara beğenmiş, alsak mı dedi bana. Biz sebze ağırlıklı besleniyoruz, alıp da ne yapacağız dedim. Haklısın dedi.

Oğlum küçüktü daha çok ateşlenmişti. Gördüğü kabus, bir deterjan markasının reklamıydı. Anne ……………’ ler geliyor üzerime deyip durmuştu. Yeğenim henüz iki yaşında falandı sanırım çok meşhur bir reklama bayılırdı. Hani “Bir bilmecem var….” diye başlayan.


İki gündür düşünüyorum, bu bombardımandan nasıl kurtuluruz diye, henüz bir çare bulamadım.


Ürkütücü değil mi?

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER