“Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir...”
Yukarıdaki sözleri ünlü Rus yazar Tolstoy’un söylediği yaygın olarak yazılsa da aslında kimin söylediği bilgisi çok net değildir. Ama benim bu yazımda anlatmak istediğim, bu sözlerini kimin tarafından dile getirildiği değil, hikayelerin nasıl başladığıdır.
Her insan bir hikayesi olduğunu söyler. Kimileri daha da abartarak hikayeden romana terfi eder ve “Anlatsam roman olur…” diye başlarlar ve bir iç çekmeyle tamamlarlar düşüncelerini.
Sizin de bir hikayeniz var mı? Anlatılmaya değer bir hikaye… Peki, nerede başladı? Bunu anımsayabiliyor musunuz? Bir yolculuğa mı çıktınız, şehrinize bir yabancı mı geldi? Ne oldu? Ya da bambaşka bir sebeple başladınız belki de… Yolda yürürken başınıza bir şey gelmiş olabilir, düşebilirsiniz, cüzdanınız çalınabilir, çok eskiden tanıdığınız bir arkadaşınız ile karşılaşabilirsiniz veya birden ailenizden biri çok hastalanır, hatta ölür, ya da iflas eder, her şeyini kaybeder…
Hangisi? Yok, bunlar benim hikayemde yoktu diyebilirsiniz. O halde ne vardı? İlk ne hatırlıyorsunuz? Kaç yaşlarınızı? Aileniz mi büyüttü sizi? Güzel bir çocukluk yaşadınız mı? Yaramaz bir çocuk muydunuz? Ya da akıllı? Ya da serseri ruhlu? Ya da ne?
Tüm bunlar da benim hikayemde yoktu diyebilirsiniz. Ama bir şeyler vardı. Eminim. Bir yazar, böyle yazdıysa bir sebebi vardır. Mutlaka…
Bir an gözlerimizi kapatsak, geçmişe o hikayeye bir yolculuk yapsak, neler görürüz kim bilir? Gözlerimizin önünde dans eden olaylardan hangisi bizi biz yapmıştı?
Bazı olaylar yaşanırken hiç de farkına varamadığımız bir tül gibi sararlar bizi ve her bir olay aslında ilmek ilmek karakterimizi oluştururlar. İşte hikayelerimiz de orada başlar. Yaşadığımız olaylara göre şekillenir benliğimiz. Hırçın olmak da, yumuşak huylu olmak da, neşeli olmak da, hüzünlü olmak da, hazırcevap olmak da hepsi yaşadıklarımızın katman katman üst üste yığılmasıyla oluşur.
Yaşanmış hikayeler aslında insanı çok etkiler. Hatta ben biyografileri de severim. İşte o insanların gerçek hikayeleri, o biyografilerde anlatılanlardır. Sıradan insanların sıradan hikayelerini dinlemek de okumak da hoş gelir bizlere. Onları dinlerken ya da okurken kendi hayatlarımızdan parçalar buluruz ve içten içe gülümseriz, “Bak, o da benimle aynı acıları, sevinçleri, üzüntüleri yaşamış…” diye düşünürüz.
Her insanın hayatı, kendi yaşam öyküsünden beslenen bir yolculuktur. Hikayelerimiz, başlangıcından sonuna kadar, öğrendiklerimiz, tecrübelerimiz, geçmişte yaşadıklarımız, ailelerimiz, arkadaşlarımız gibi sahip olduklarımıza bağlı olarak şekillenir.
O zaman bir düşünelim bakalım;
“Sahi sizin hikayeniz nerede ve nasıl başladı?”
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net