Son Yaprak

Yaşlı adam bütün bir yıl her gün sabah yaptığı gibi köpeğini, Yıldırım’ı, can dostunu tasmasından tutarak evinin yakınındaki parka geldi. Oturduğu bankın hemen arkasında görkemli bir çınar ağacı vardı. Bütün bir yaz boyunca onları gölgesiyle korumuş, kendilerini cennette hissetmelerini sağlamıştı. 

Bu ağaç bizim varlığımızı  hissediyor Yıldırım,” dedi köpeğine yaşlı adam. “Biz buraya geldiğimizde yapraklarındaki ‘hoş geldiniz’ hışırtılarını sen de duyuyor musun?” 

Köpek bakışlarını yaşlı adama doğru kaldırdı ve sanki onun dediklerini anlamış gibi, bir kaç defa kısık sesle havladı. Birlikte her zamanki yerlerine oturdular. Etraflarını seyre daldılar. Parkta güzel bir sonbahar günüydü. Yürüyüş yapanlar, banklarda dinlenenler, ortadaki çocuk parkında neşeyle oynayan çocuklar ve parkın diğer görkemli ev sahipleri, ağaçlar…

Sonbahar artık iyiden iyiye kendini göstermeye başlamış, kızıl ve sarı renklerle bezenmişti  park. Çınarın yaprakları önce renklerini değiştirmiş, bir müddet düşmemek için direnmiş ama sonunda yavaş yavaş tüm yapraklar yerleri kaplamış, ağaçın dalları çıplak kalmıştı. Serin günlerden geçiyorlardı.  Sadece tepelerde bir yerlerde bir kaç yaprak direniyordu düşmemek için. Onlar ayrılmamak için direniyorlardı ama tabiat, gereğini yapacak ve onlar da ağacın toprağı besleyecek besinleri depolamasına yardımcı olmak  ve ağacın kış aylarında hayatta kalmasına destek sağlamak için yavaşça yere süzüleceklerdi. Yaşlı adam  ve Yıldırım ağacın fısıldayan sesini duydular. Ağaç, diğerleri de düştükten sonra, tepedeki yalnız kalan yaprağı da artık düşmesi için davet ediyordu:

“Sevgili küçüğüm,” dedi. “Artık vakit geldi ve senin de diğerlerinin yanına gitmen gerek. Toprak ana seni bekliyor.”  

Yaprak ürperdi ve rüzgârda titreyerek:

“Senden ayrı kalmaktan korkuyorum. Sensiz olamam.”

“Bu ayrılık değil ki, küçüğüm. Bu bir dönüşüm. Hep yaşarız biz bunu. Her sonbaharda.” diye sabırla cevapladı ağaç. “Hem benden hiç ayrı kalmayacaksın ki…” diye de devam etti. 

Küçük yaprak heyecandan titreyerek:

“Nasıl olacak? Ben yere düştükten sonra artık seninle birlikteliğimiz son bulacak.”

“Hayır, küçük dostum, hayır! İlkbaharla birlikte su gövdeme nasıl yürürse, sen de toprağa düştükten sonra yine bana geri döneceksin. Yeniden buluşacağız. Bu yeni bir başlangıç olacak.”

“O zaman korkmadan kendimi bırakmalıyım öyle mi?” dedi küçük yaprak.

“Evet, cesaretini topla ve yavaşça bırak kendini. Yeniden buluşana kadar, sevgiyle kal.” diye cevapladı ağaç.

 

Yaşlı adam, ağaç ve yaprağın konuşmalarından o kadar etkilenmişti ki gözlerinde yaşlarla Yıldırım’a doğru eğildi ve onun başını okşayarak: 

Duydun mu Yıldırım, ağaç bize neler anlattı. Hayatın aslında sadece bir döngüden ibaret olduğunu ve zamanı gelince bizim de sevdiklerimizden ayrılmamız gerektiğini ve  bizim ayrılık sandığımız şeylerin, aslında yeni başlangıçları tetiklediğini. Ayrıldık dediklerimizin  hepsini nasıl kalplerimizde yaşattığımızı.” Yıldırım, yaşlı adamın dediklerinden çok etkilendi ve  başını onun dizlerine yasladı. Yıllardır birlikteydiler ve birbirlerinin ne dediğini o kadar güzel anlıyorlardı ki…

Onlar böyle konuşmaya devam ederlerken, son yaprak cesaretini topladı ve rüzgâra doğru kendini bıraktı. Zarif bir dansla süzülerek bankın yanına düştü. Yaşlı adam yaprağı avucuna aldı, gözlerinden düşen bir damla yaşla mırıldandı:


Sen sevgili küçük yaprak, artık sen de anlayacaksın ki sevgi, toprağa kök saldığında hiç ölmez…

Yaşlı adam sonrasında döngüyü başlatmak üzere, son yaprağı nazikçe diğerlerinin yanına bıraktı. 

Şehre yavaş yavaş kış geldi. Kar, ağacın gövdesini beyaz bir örtüyle sardı . Dallar üzerlerine konan kar tanecikleriyle mutlu, tabiat suskun, park çocukların kartopu oynayan sesleriyle neşelenmişti. günler geçmeye devam etti. Yaşlı adam  çok hastalandığı için, bir süre o ve Yıldırım parka gelemediler. Çınar ağacı onları göremediği için çok merakta kaldı. Günler sonra, yeniden parka geldiklerinde ve o güzelim çınar ağacına kavuştuklarında, çınar onların gelişlerine öyle sevindi ki karla kaplı dallarını neşeyle sallayıverdi. Yine o  ağacın altına oturdular. Sakin ve huzurlu bir kış mevsimi daha bitmek üzereydi. Ama ağacın derinlerinde, köklerinde bir şey, merakla baharın gelmesini bekliyordu.

Ve bir sabah, güneş ışınlarını daha parlak bir şekilde şehre göndermeye başladı. Önce bereketli yağmurlar, sonra kuşlar şehre geri döndüler. Parkta en çok serçelerin neşeli sesi duyuluyordu ve yaşlı adam  her gün heyecanla gökyüzüne bakıp leyleklerin gelişlerini gözlemeye başladı. Leylekler ona gençlik yıllarını, birkaç yıl önce kaybettiği sevgili eşini, şimdi çok uzaklarda kalmış olan hayallerini hatırlatıyordu. Nihayet bir gün, leyleklerin sürüler halinde üstlerinden geçip gittiklerini  gördüler. Yıldırım ve o, gözleri gökyüzünde, heyecanla onların geçişlerini izlediler. 

Çınar ağacı da baharın geldiğini anlamıştı, köklerinde ince ince  bir kıpırtı vardı. Su, gövdesinden dallarına yürüyordu. Hayat, baharla birlikte yeni bir döngüye daha başlıyordu. 

Ağacın dallarından bir fısıltı yayıldı:


“Ne demiştim ben? Bak küçüğüm… Yine, yeniden başlıyoruz. Senden bana öyle bir güç geliyor ki… Topraktan bana doğru gelen sensin, yeniden ve benimle filizleneceksin.” 


Sonunda bahar geldi.  İlk günlerle birlikte, önce dalların ucunda taze tomurcuklar belirdi. Sonrasında o güzelim yeşil  yaprakları açtı.  Nihayet, suların son yürüdüğü yükseklerde  yeşillenen bir daldaki yapraklardan birinin neşeli sesi duyuldu:


“Benim ben, inatçı küçük yaprak… Geri geldim.”

Ağaç, dallarını dua edercesine yukarı doğru kaldırdı ve sevinçle hışırdadı:


“Hoş geldin, canım benim, hoş geldin. Ne demiştim ben? Yine buluşacağımızı söylemiştim değil mi? Artık biz, koca bir yaz mevsimi boyunca beraberiz…”

Yaşlı adam ve Yıldırım, birlikte yine her zaman oturdukları  o banka oturmuşlar, hem ağacı ve yaprakların birbiriyle sohbetini dinliyorlar, hem de asıl mucizenin yeniden, her sene bu döngünün yaşanması olduğunu fark ediyorlardı. 

Yaşlı adam yukarı doğru baktığında dallardaki taze yaprakları görünce, kırışık yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi ve Yıldırım’a dönerek:

Gördün mü Yıldırım, demek ki sevdiklerimiz gerçekte hiç gitmiyor, sadece şekil değiştiriyorlar…” dedi.

Köpek sevinçle kuyruğunu salladı. Güneş ışınları ağacın dallarından süzülüp ikisinin üzerine düştü ve ısıttı onları. Adam, başını çınar ağacına dayayıp gözlerini kapattı. Duyduğu mutluluk ve huzur yüzünden okunarak parktaki ağaçların söylediklerini dinlemeye başladı. 

O sırada parktaki tüm ağaçlar, sırlarını koro şeklinde evrene fısıldıyorlardı:

 

 “Her veda, yeni bir başlangıcın tohumunu taşır.”

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER