Suyu Arayan Adam-Şevket Süreyya Aydemir

Şevket Süreyya Aydemir'in "Suyu Arayan Adam" adlı kitabını nihayet bitirdim. Her bir sayfasında bambaşka diyarlara sürüklendiğim bir kitap oldu.


Edirne'de genellikle göçmenlerin bulunduğu bir kenar mahallede doğan yazar, oradan başlayan yolculuğunda tam anlamıyla karış karış gezdi pek çok bölgeyi. Savaşlara katıldı, Turan'ın peşinde Kafkasya'da bulundu, tam Bolşevik ihtilali sonrası Moskova'da bulundu. O kadar çok insan tanıyıp, o kadar yer gördü ki... Sarsıcı fikirlerle tanıştı, bir kısmını kendi de benimsedi.


Örneğin, Kafkasya'da bulunduğu dönemlerde Kızılelma'nın peşinde koşturan yazar, Moskova'da daha farklı görüşlerle bir arada kaldı. Moskova'da yanındaki isimlerde gerçekten çok ilginç. Nazım Hikmet, Va-Nu ve kendisi... Enver Paşa'yla da tanışıyor, Doktor Nazım'la da.


İhtilalin sonrasında Rusya'daki savrulmaları o devirde oradan birinin kaleminden okumak o kadar ilginçti ki. Stalin'in bir konuşmasında bulunan yazar, onun Rusya hakkındaki fikirlerine de yakından şahit oluyor. Rus alimi Plehanof daha 1889 yılında "Dünya ihtilali evvela Rusya'da başlayacaktır..." diyor. Hep o dünya ihtilali bekleniyor. Rusya'da ihtilal gerçekleşiyor ve Almanya'da olacağı günleri beklemeye başlıyorlar.


Yazar, zaman zaman kendini sorguluyor ve kendi kendine soruyor, "Peki, iyi ama tüm bu olayların içinde senin işin ne?" Bana kitabın en ilginç gelen kısmı, ihtilalin sonrasında bir Türk vatandaşının gözünden Kafkasya ve Rusya'yı anlamaya çalışmak.


Sonunda kendi memleketine gelen bir gemiyle İstanbul'da gemiyi terk ediyor. Bambaşka bir İstanbul karşılıyor onu. tutuklanması, mahkemeler ve mahkumiyet... Afyon hapishanesi ile ilgili anlattıkları, oradaki efelere okuma yazma öğretmesi ve sonunda yeniden hürriyetine kavuşması.


Aradığı suyu, Anadolu'da kendi bozkırında bulan adam, artık cumhuriyetle birlikte kalkınma hamlesinin içine giren memleketinde devlet görevlerinde yer alıyor. 1929 yılında başlayan büyük buhran ve onun sonucunda ülkede yaşananlar, hatta kaçınılmaz olan ikinci dünya savaşının göz göre gelişi...


O yılları hiç bu açıdan düşünmemiştim. Bende başka bir ufuk açtı. Bu konuları anlatan bir kaç kitap daha okumam gerektiğine karar verdim. Uzun bir serüven, bir yaşam öyküsü... Son cümleleri beni derinden etkiledi. Olduğu gibi buraya alıyorum:


"Epiktetos'un dediği gibi, 'Huzurun bir pahası var'. Evet, onu ödemek lazım. Benim ödediğim paha, hayatımın hepsidir. Ama bundan üzgün değilim..."


Bir kaç cümle sonra bitiriyor yazar anlatımını. Sonunda aradığı kendini bulan insanların mutluluğuyla...Ben çok severek, beğenerek okudum.


Bizim yazarlarımızın satırlarında içimizi titreten bir şeyler olduğuna inanıyorum. Herkesin kendi aradığı suyu bulabilmesi dileklerimle...

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

KATEGORİLER