Yaban-Yakup Kadri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban adlı romanı, okurken zaman zaman içimi sızlatan, aydın ve halk arasındaki uçurumu açık ve yalın bir şekilde anlatan bir kitap.


Kurtuluş Savaşı döneminde, Eskişehir civarında bir köyde yaşayan halkla, buraya sonradan gelen İstanbullu bir aydını anlatıyor. Köyün ahalisi tarafından bir türlü kabullenilmiyor ve her zaman “Yaban” olarak adlandırılıyor.


Roman ilk defa 1932`de yayımlanmış. Yaban, yazarın Kurtuluş Savaşı yıllarında gezip gördüğü Anadolu’daki gerçek gözlemlerini anlatmakta. Romandaki kahramanımız Ahmet Celal, halkla arasındaki uçurumu görerek, yaşadığı çaresizliği bizlerin ruhuna ulaştırır.


Yaban’a yöneltilen başlıca suçlama, kitabın köylü aleyhtarı bir karakter taşıması olmasına rağmen yazar;


“Bunun sebebi Türk aydını yine sensin! Bu viran ülke ve bu yoksul insan kütlesi için ne yaptın? Yıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.”


“Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin. Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı; işletemedin…..”


“Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat benimdir. Kabahat ,ey bu satırları heyecanla okuyan arkadaş, senindir…”


Bu satırları okuduğumda, Türkan Saylan’ın sözlerini hatırladım. O da benzer bir şekilde “Eğitimli her kadının bu ülkeye borcu var.” demişti.


Romanda öyle çarpıcı cümleler vardı ki;


“Zavallı köylü çocuğu! Sen, iki üvey ananın yavrususun. Biri demin seni döven anandır, öbürü de seni her gün döven, doğduğundan beri her gün döven yurdundur. İkisinin acısı arasında, böyle kavrulup gitmişsin.”


“Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat onlar gibi nasıl düşünebilirim?


Nasıl hissedebilirim?”


Köylüler, gelen askerler söz konusu olunca, büyük bir umursamazlıkla diyorlar ki;


“Gelip de kırk yıl kalacak değiller ya! Belki bir gün, belki iki gün sonra, göçüp giderler…”


Köylüler, düşmanın ne olduğunun farkına bile varamadan köyleri başıbozuk düşman askerlerinin istilasına uğrar ve ne zaman ki kızlarına, kadınlarına saldırı başlar, o zaman köylüler uyanmaya başlar.


Hüzünle okuduğum romanlardan biriydi.


Yaban, benim unutamayacağım kitapların arasında yerini aldı şimdiden. Bir aydının duyduğu acıyı “yaban” olarak hissedilmenin burukluğunu çok içten anlatmış Yakup Kadri.


Ben çok beğendim, tavsiye ederim…

BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.

POPÜLER YAZILARIM

Ah Bu Robotlar

Bir robot, uçakta kendini tuvalete kilitler ve insanlarla olan çatışmasını sorgular. Cinsiyetsiz olduğu halde ayrımcılığa maruz kalması onu öfkelendirir. Asimov’un robot yasaları, insan doğası ve kendi varoluşu üzerine düşündüğü gerilim dolu anlar…

Parti Sonrası

Gülgün, partiden sonra istemeden Kubilay’ı arabasına almak zorunda kalır. İstemediği bir sohbet, ısrarcı bir adam ve beklenmedik bir son...

Gezegen Mahallesi

Gezegenler arası fantastik bir öykü.

Bülten

Web sitemdeki yeniliklerden haberdar olmak için bültene kayıt olun!

Tarafından desteklenmektedir