Dünya değişiyor, biz de öyle. Gençlik yıllarımız yavaş yavaş ardımızda kalırken öyle değişimler yaşıyoruz ki bazen biraz korkutuyor bile. Bizlere göre, teknolojik gelişmeler yavaş yavaş değil, bombardıman gibi geldi. Öncelikle elektronik dünyasında yaşanan teknolojik devrimler, bilgisayarlar, internet ve yaklaşık 30 yıldan beri hayatlarımızda var olan cep telefonları. Şöyle bir gözden geçirdiğimizde, ne kadar hızlı bir gelişimin içindeyiz. Aslında bunların hepsi belki de uzay seyahatleri sayesinde bu kadar hızlı gelişti. Şimdilerde uzay için yepyeni bir çağ daha başlıyor. Eski çağı, Apollo çağı olarak adlandıranlar, şimdilerde Apollo çağından, Artemis çağına geçiş yapmak üzereler.
Artemis çağı denilince, aklımıza ilk gelen daha ne kadar teknolojik gelişimi yaşayacağımız oldu. Yazılımcılar, donanımcılar öyle buluşlarla karşımıza çıkacaklar ki belki de gözlerimiz yuvalarından oynayacak, şaşkınlıktan küçük dilimizi yutacağız. Ama bu gelişimler en çok biz yaşını başını almış olan dünya ahalisini şaşırtacak. Bir kısım insanlar ise zaten bu değişikliğin içine doğacaklar ve onlara çok normal gelecek.
Ben gençken, henüz ultrasonla bebekleri görmek mümkün değildi. Oysa bugün, bebeklerin cinsiyeti de, bir hastalık geni taşıyıp taşımadıkları da henüz bebek annesinin karnındayken mümkün oluyor.
Diğer mühendisler bana biraz kızabilirler, alınabilirler ama elektronik mühendisleri olmasaydı, sanırım teknoloji bu kadar ilerleyemezdi. Aslında galiba her şey elektriğin keşfiyle başladı ve neredeyse bir yüzyılı biraz aşkın bir süre içinde hızla ilerleyerek bugünlere geldi.
Konumuzun başlığına geri dönersek, şimdilerde bütün aletler o kadar karmaşık ki örneğin televizyon gibi basit bir aleti çalıştırmak için bile benim annem yaşındakiler için oldukça zor. Bazen ayarı bozulunca, ben olmasam sanırım bu basit zevkinden bile mahrum kalacak. Cep telefonları da öyle, giderek komplike hale geliyorlar. İnternet bankacılığı, e-devlet bağlantıları gibi pek çok konuda bilgi sahibi olmazsanız, eliniz ayağınız bağlanmış gibi kalıveriyorsunuz.
Belki bundan çok da fazla değil on yıl kadar sonra, her şey o kadar bilgisayarla yapılabilecek ki yaşlı insanların bunları gerçekleştirmesi mümkün olmayacak. Evde bir robotunuz olduğunu ve bunu nasıl çalıştıracağınızı bilemediğinizi, içinden çıkamadığınızı düşünün…
Ya da bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, fırın gibi hayatı kolaylaştırması gereken ev aletlerinizin ne kadar dijital hale geldiğinin farkında mısınız? Kapıları açmak bile problem olabilir.
Peki, alışveriş siteleri? Aman Allahım… Sokaklarda aradığınızı bulabildiğiniz küçük dükkanlar giderek ortadan kalkıyor. Bunun farkında mısınız? Yaşlı bir kadının AVM’de yürüyen merdivenden nasıl ürktüğünü ve binmek istemediğini gözlerimle gördüm ben. Yıllar önce, ailemizdeki yaşlı bir yakınım, yaşlandıkça taksiye binmekten dahi korktuğunu anlatmıştı bana. O yıllarda, yani 20’li yaşlarımda olan ben, hiçbir şey anlamamıştım. Şimdilerde bu zaman zaman benim de aklıma geliyor ve mümkün olduğu kadar toplu taşıma kullanmaya çalışıyorum.
Bundan belki birkaç on yıl sonra, yaşlılarımızın hiç kullanamadığı akıllı evler, akıllı sokaklar, akıllı şehirlerle baş başa kalacağız. Yaşlılarımızın ömrü uzadıkça ve teknoloji bu hızla gelişmeye devam ettikçe, vay o insanlarımızın haline… Pandemi sırasında bir 65 yaş üstü kavramıyla hayatlarımızın nasıl da kısıtlanmaya çalışıldığını gördük ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2030 yılında, dünya nüfusunun yaklaşık %22 sinin 65 yaş üstü olacağı öngörülüyor. Çok fazla yaşlımız olacak değil mi? Şimdi gençlik yaşlarını sürenler için bu sözler hiçbir şey ifade etmese de, her yıl neşe içinde kutladığımız yılbaşı veya doğum günlerimiz, hızlıca bizi o yıllara doğru taşıyorlar...
Yaşam şeklimiz son birkaç on yılda çarpıcı biçimde değişti. İnternet, evden çalışmamızı ve dünyanın her yerinden insanlarla iletişim kurmamızı mümkün kıldı. Ancak yaşam tarzındaki bu değişikliğin, ruh sağlığı sorunlarının artması ve sosyal izolasyon gibi bazı olumsuz sonuçları da oldu. Bizimle ilgili her tür bilgi internet üzerinde var artık. Sağlık bilgilerimiz de, mali bilgilerimiz de, sosyal hayatımız da… Doktorlar bile neredeyse internet üzerinden bizlerle iletişime geçebilecekler. Gelecekte, kendi sağlığımızı internet ortamından kontrol edip izleyebileceğiz. Vücudumuzla ilgili tüm bilgileri alıp, herhangi bir hastalığı daha ortaya çıkmadan teşhis edebileceğiz. Gelecek, şimdiki zamandan daha mı iyi olacak, daha mı zor olacak bilmiyoruz…
İnsanlar, belki gelecek dönemlerde her şeye çare bulabilecekler ama yaşlanmaya bir çare bulunacak mı emin değilim. Hiç kimseye ve hiçbir şeye bağımlı olmadan yaşayabilmek herhalde dünyanın en büyük zenginliği. Peki, yaşayan insanların kaçta kaçı bunu yapabilecek? Belki bir gün, organlarımızı tek tek yenilemek bile mümkün olabilecek. Bunu canlılardan sağlamadan yapay organlarla da gerçekleştirebiliriz. İyi de, yaşlanma süreci uzadıkça, kim bundan gerçekten mutlu olacak? Hani sanal gerçeklik falan gibi konular var ya, yoksa biz yaşlılar giderek evlerimize hapsolarak sanal evrenlerde kendi genç avatarlarımızın yaptıklarıyla mı avunacağız?
Artık ister hızlı hızlı, ister yavaş yavaş deyin ama robotların devri başlıyor ve onların insanlardan daha iyi yapabileceği birçok şey var. Örneğin; 24 saat çalışabilirler, ara vermeye ihtiyaçları yoktur ve asla hastalanmazlar. Ayrıca, birçok insanın yapamayacağı bir şey olan ağır kaldırma işlerini yapacak fiziksel güce de sahipler. Geleceğin neler getireceğini söylemek zor, ancak kesin olarak bildiğimiz bir şey, işlerimizi giderek robotların devraldığı.
Bu, bizi şu soruya götürüyor:
Robotlar işlerimizi aldığında ne olacak? Onlar tarafından değiştirilecek miyiz?
Cevap henüz net değil. Belki de yaşlanmanın çözümü hibrit çözümlerde, robot-insanlarda gizlidir.
Kim bilir?
BU YAZILARIMI DA BEĞENEBİLİRSİN.
KATEGORİLER
BÜLTENE KAYDOL
Her hakkı saklıdır © betuleren.net